Quantcast
Channel: burada istanbul var
Viewing all 63 articles
Browse latest View live

İstanbul'un Rengi Erguvan

$
0
0
Evet. İstanbul'un bir rengi varsa bu erguvandır. Kokusu için de "ıhlamur" derler. Erguvan şehrin rengini değiştiren nadide ağaçlardandır.  İstanbul'da geçen zamanları bayram yapmak için bahaneler yaratmak gerekli. Özellikle sıkıcı kış günlerinin geçmeye başladığı, ağaçların çiçeklendiği bugünler bir "bayram" için en güzel zamanlar değil mi? İstanbul'un her mevsimi kendine göre güzellikler barındırsa da en güzel zamanının "ilkbahar" olduğu konusunda itiraz eden az çıkar herhalde. Ve Nisan ortalarından Mayıs ortalarına kadar uzanan bir süreç içerisinde pembe-mor çiçekler açan bir ağacımız vardır: "Erguvan".

İşte erguvan rengine, pembe-mor bir renge bürünen bu günleri bir bayram havasında kutlamak gerekiyor. Onun için daha fazla erguvan ağacı dikilmesi, renk yoğunluğunun daha üst noktalara da çıkarılması fena mı olur? Binler değil, onbinlerce erguvan ağacı boğazda çiçek açsa, bundan büyük bayram mı olur İstanbul için? Bunu görmek için kim Boğaz seyri yapmaz?

Fındıklı Parkı
Son yıllarda özellikle Erguvan İstanbul Derneği ile değerli ağabeyimiz Hüseyin Emiroğlu ve dostlarının çabaları ile bir erguvan bilinirliği oluşmaya başladı. Erguvan Dostları ile birkaç sene evvel Kireçburnu'na erguvanlar dikmiştik. Bu sene de Adalar'a dikim gerçekleştirdiler. Yurtdışında olmamdan ötürü ben katılamadım. Geçen sene de erguvan zamanını başka bir şehirde geçirmek durumunda kalmıştım. Bu seneyi de kaçırıyorum. Ama sizler kaçırmayın! Erguvan dikin, erguvan seyredin, erguvanı yaşayın lütfen! Erguvan Bayramı'nın resmen ilanına kadar siz bu bayramı kendiniz yaşayın!


Erguvan ve erguvan ile ilgili etkinliklerden haberdar olmak için


Erguvan Dostları: http://www.erguvandostlari.com
Erguvan İstanbul Gönüllüleri Facebook Grubu: http://www.facebook.com/groups/111460102216207/

Maçka Parkı'nda Erguvan Ağacı

Erguvan Tomurcuğu

Erguvan ve FSM Köprüsü

Boğaziçi Üniversitesi'nde Erguvanlar

Rumelihisarı ve Erguvanlar

Rumeli Hisarı ve Erguvanlar

Rumeli Hisarı ve Erguvanlar
İstinye'de Erguvanlar

Erguvan
Erguvan Çiçekleri'nin Son Günleri

Erguvan

Taksim Gezi Parkı'nda Erguvan Ağacı
Fındıklı Parkı'ndaki Erguvan Ağacının 2012 Haziran'daki görünümü


Simge Eserler: Ayasofya

$
0
0
Ayasofya, Kutsal Bilgelik. İlk yapıldığında Büyük Kilise (Megale Ekklesia) denilmiş, 5. yy'da sadece Sophia denilmiş. Kutsal Hikmet'e adanmasından ötürü Aya Sofia olarak tanınmış, fetihten sonra Ayasofya biçimini almış. Bugün görünen Ayasofya 3. sü; ilk ikisi yanmış. Beş yıl süren inşaatın sonunda 27 Aralık 537 günü açılmış. İmparator I. İustianianos devri.

Fetih'ten sonra ahşap bir minare eklenmiş. Daha sonra bu minare yenilenmiş. Fatih Külliyesi yapıldığı için ortadan kaldırılan medrese, Ayasofya'nın kuzeyine yapılmış. Bugün temelleri görünüyor. II. Beyazıt devrinde tuğla olan minare eklenmiş. Mimar Sinan 2 minare daha eklemiş. Yine Sinan tarafından payandalarla yapı sağlama alınmış. Sonraki dönemlerde yapının içine ve dışına pek çok eklemeler yapılmış, çeşitli restorasyonlardan geçerek günümüze ulaşmış. 

Uzun uzun ansiklopedik bilgileri sıralama niyetim yok. Meraklısı Vikipedi'den de bulabilir, pek çok internet sitesinden bile. Ayasofya'nın dışardan çeşitli yıllar, mevsimler ve noktalardan çekilmiş fotoğrafları ile çevresinde bulunan diğer külliye elemanları ile iç detaylarından fotoğraflarla desteklemek suretiyle minik açıklamalar yapmaya çalışacağım.

Hani, Ayasofya'ya gidince neler görülmesi gerekir, ne nerededir bunu tamamlamak istiyorum. Eksikler kalacaktır muhakkak. Bir seferde gidip tüm detayları görmek ve hakim olmanın zor olduğu bir zenginlik vardır Ayasofya'da. İstanbul'un en önemli simge eseridir. Tarihi yarımada silüetini Sultan Ahmet Camii ile birlikte tamamlayan muhteşem bir yapı.












Bahar Göçünü Gerçekleştiren Leylekler Ayasofya Üzerinden Geçtiler
Bir kış manzarası ve Ayasofya
Ayasofya Gece Görüntüsü

Ayasofya Akşam Görünümü


Ayasofya Ardından Günbatımı




Ayasofya Muvakkithanesi
Türbeler

Ayasofya İmareti
Ayasofya Sebili
Ayasofya Türbeleri
Ayasofya İmaret Kapısı
İstanbul'un fethini müjdeleyen levha
Ayasofya Sıbyan Mektebi, 1740'lı yıllarda I. Mahmut devrinde yapılmıştır.
Ayasofya Şadırvanı



Bahçede bulunan sütun başı
İkinci Ayasofya'ya ait kalıntılar
İmparatoriçe Lahdi
İmparatoriçe Lahdi
Vaftiz Teknesi
Vaftiz Teknesi
Porfir Sunak
Levhaların kopyası, orijinalleri Kanuni Türbesi
saçağında ters olarak kullanılmıştır.
Ayasofya'da baş parmağı sokup kendi çevrenizde kolunuzun altında
dönmek adeti vardır.
Bergama'dan gelen mermer küpün büyüğü.
1200 litre su aldığı söylenmektedir.
Bergama'dan Getirilen Küp
MÖ IV. Yüzyıldan kalma, Bergama'dan getirilen küp
Minik Küp
Ayasofya Güneş Saati
Tarsus'daki bir tapınaktan getirilen
MÖ II. yüzyıla ait kapı
Ayasofya İmparator Kapısı
İmparator Kapısı Eşiği
Orta Nefin Genel İç Görünümü




Meşhur restorasyon zamanı
Ayasofya Kubbe İçi
Mihrabın güney tarafındaki boşluktaki duvarda yer
alan bir karosu çalınmış Kabe'yi betimleyen çini pano
Ayasofya Kütüphanesi, I. Mahmut devrinde 1740 yılında yapılmıştır.
Ayasofya Müze Ziyaretçileri
Cennet Cehennem Kapısı
Cennet Cehennem Kapısından Detay
Fossati tarafından yapılan Hünkar Mahfili
Mihrap ve Kanuni döneminde Macaristan'ın fethinden sonra
bir kiliseden getirilen 2 kandil
Üst Galeri Çıkış Koridorları
Üst Galeri Giriş Kapısı
Ayasofya Üst Galeri
Ayasofya Üst Galeri
Üst Galeri
Bizans dönemi sütun başları
Güney Nefi (Üst Kat) Mozaikleri
Sütun Başları
Sütun Başı
Ayasofya'dan Sütun Başı Örneği
Üst galeride bulunan Deisis Mozaiği'nde Meryem, İsa ve Vaftizci Yahya
resmedilmiştir Mozaiğin alt kısımlarındaki tahrifat zamanında Ayasofya'yı
ziyarete  gelen yabancılara bahşiş karşılığında dönemin hademeleri tarafından
sökülüp hediye edilmesiyle oluşmuş.
Deisis Moziğinde Pantokrator İsa
İsa'ya adak sunan İmparator IX. Konstantinos Monomahos ve Eşi Zoe Mozaiği
İmparator Kapısı üstünde Pantokrator İsa ve önünde secde eden
imparatorun VI. Leon olduğu düşünülmektedir..
Sol madalyonda Meryem, sağdakinde ise Cebrail görülmektedir.
İsa'nın elinde "Size selamet olsun, ben evrenin ruhuyum" yazısı vardır.
VI. Leon'un tahtta kendisine ortak yaptığı kardeşi
Aleksandros'un portre mozaiği.
İmparator kapısı üzerindeki bu mozaik 1933 yılında badana altında
bulunmuştur. Kucağında İsa ile Meryem. Soldaki Ayasofya'nın modelini
sunan İustinianus,sağdaki Byzantion'u sunan I. Constantinus.
Kucağında İsa ile Meryem'e adak kesesi sunan İmparator
II. İoanness Komnenos ile eşi Eirene mozaiği
Apsis Yarım Kubbesi'nde bulunan  Meryem ve kucağında İsa mozaiği
Ayasofya'daki Melek Tasviri
Aziz Genç İgnatios
Ayasofya İçindeki İznik Çinilerinden Örnekler

Ayasofya Eski Fotoğrafları:



Abdullah Fréres Fotoğrafı


Ayasofya Medresesi

Ayasofya Medresesi Ön Görünümü
James Robertson, 1855
Sebah & Joaillier, 1880
Guillaume Berggren, 1880




Sebah & Joaillier fotoğrafı

Abdullah Fréres fotoğrafı

M. Iranian fotoğrafı, 1870-1900

Sebah & Joaillier fotoğrafı


Nicholas V. Artamonoff, Mart 1936
Van Nice, Robert L. fotoğrafı
1934

Sebah & Joaillier Fotoğrafında Orta Nef






Ayasofya ve Çevresi'nin eski fotoğraflarının daha fazlası şurada.

Ayasofya üzerine Habertürk'te Semavi Eyice ile yapılan uzun röportaj.


Şehzadebaşı'ndan Vefa ve Süleymaniye'ye

$
0
0
Süleymaniye Çeşmesi
Benim en sevdiğim rotalardan bir başkasıdır. Tam bu şekilde olmasa da zaman zaman bu geçeceğimiz bölgeleri parçalı da olsa dolanmayı seviyorum. Mevsimin ne olduğu çok önemli olmasa da yazdan ziyade bahar ve kış zamanları daha keyiflidir. Rotayı kabaca şöyle haritaladım. Yazı içerisinde sınırlı fotoğraf kullandığım için rota ile uyumlu fotoğraf sırası yazı sonuna eklenmiştir.
Başlangıç noktası Bozdoğan Kemeri yakınları, Saraçhane olarak bilinen bölge. Su kemerleri bölümünde Bozdoğan Kemeri ile ilgili epeyce eski ve yeni fotoğraf görseli bulunmaktadır. Göreceğimiz ilk eser parkın içinden geçerek ulaştığımız Şehzade Camii avlusunun dış duvarının önünde yer alan Burmalı Mescit. Minaresinin burmalı yapısından ötürü bu adı alan caminin ilk yapılış tarihi banisi olan Mısır kadılarından Mevlana Emin Nurettin  Osman'ın vefatı olan 1553 yılından öncesi olduğu düşünülmektedir. Buradan duvar dibi boyunca giderken bir ağacın arkasında gizlenmiş su terazisini göreceğiz, aslında ağacın dallarının sarmasından ötürü pek göremeyeceğiz. Devamında avlu girişinin önünde Ayşe Sultan Çeşmesi'ni görürüz. Buradan avluya girdiğimizde sağ bölümde hazire vardır. Bu duvar boyunca ilginç mezar taşlarını görürüz. Duvarın sonunda karşımızda çıkan türbe Mustafa Paşa'ya ait, buradan caminin avlusuna girebiliriz. Klasik Osmanlı camilerinde gördüğümüz avlu şekli olan camiyi Mimar Sinan Kanuni'nin oğlu Şehzade Mehmet için yapmış ve "çıraklık eserim" dediği yapıdır. Zengin süslemeleri ile bir sultan camisi kadar ihtişamlı olan cami şahsen benim İstanbul'da en sevdiğim camidir. Cami kapısının tam karşısından  bahçeye çıktığımızda kapalı şekilde bulunan abdest teknesi üzerinde detaylar dikkatimizden kaçmayacaktır..


View Şehzadebaşı'ndan Süleymaniye'ye in a larger map
 
Diğer tarafa yönümüzü çevirdiğimizde külliye ile yaşıt bir çınarı göreceğiz. Kimbilir nelere şahittir? Arkasında külliye yapıları başlıyor. İlk gördüğümüz bugün restoran olarak kullanılan medresedir. Osmanlı mutfağı sunuyor, yıllar evvel bir kere yemek yemişliğim olmuştur ama Türk mutfağı damak tadı taşımama rağmen, pek keyif aldığımı söyleyemem. Medresenin içini gezebiliyoruz.

Külliyenin diğer elemanları ile işini ciddiye alan internet sitelerinde bile karışık bilgiler bulunmaktadır. Aynı yapıya birisi tabhane demiş, bir başkası imaret gibi. Medresenin devamında iç kısımdaki ilk yapı tabhane, ona yapışık olan da kervansaray. Yine avlu içinde çok büyük boyutlu bir abdesthane vardır. Caminin güneyinde, yani arka kısmında türbeler bulunmaktadır. Son zamanlarda restorasyona giren bu türbeler ziyarete kapalı. Hoş, restorasyon öncesinde de ziyarete kapalıydı, sonrasında umarım ziyarete açılır. Hem bahçeden hem de diğer taraftaki ana caddeden bu türbeler kısmen görünmektedir. Büyük olan türbe Şehzade Mehmet, hemen arkasındaki Rüstem Paşa'ya ait. Diğerleri de İbrahim Paşa, Şehzade Mahmut, Şeyhülislam Bostanzade Mehmet'e ait. Harita üzerinde işaretlenmiştir. Medrese yapısı ile Tabhane arasından külliye dışına bir çıkış vardır. Buradan dışarı çıkıyoruz.Tam karşı sokağın içerisinde yer alan Vefa Bozacısı'nda boza molası vermek gerek; ama öncesinde ufak bir paket sarı leblebiyi bozacının tam karşısında yer alan kuruyemişçiden almak adettendir. Bozacının yanında bulunan cami ise Mimar Ağa Mescidi'dir. Boza molası sonrasında caddeye geri çıkıyoruz ve yukarı doğru yürüyeceğiz. Üstünde bulunduğumuz cadde Cemal Yener Tosyalı. Hemen solumuzda yine bir eski yapı: Ekmekçizade Ahmet Paşa Medresesi, günümüzde bir vakfın kullanımında. Karşımızda bulunan ise Molla Hüsrev Mescidi'ne arzu edersek girebiliriz. Buradan geriye dönüp Şehzade Külliyesi'nin diğer yapı elemanlarını göreceğiz. Sokağa girince solumuzda Vefa Lisesi bizi karşılayacaktır. İçerisinde eski yapılardan Şehit Ali Paşa Kütüphanesi bulunmaktadır ama muhtemelen avlusuna girmeye müsaade etmeyeceklerdir. Denemekte fayda var. Yolun devamında göreceğimiz ilk yapı Şehzade Külliyesi'nin İmaret yapısı. Kullanılmayan bu yapılar iyice çöplüğe dönüşmüştü ama son gördüğümde restore ediliyordu. Nedense son dönem yapılan tüm restorasyonlara şüpheyle yaklaşıyorum. Devamında ise ufak ebatıyla farkedeceğimiz Sıbyan Mektebi bulunmaktadır. Günümüzde İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Vakfı kullanmakta. İzin alıp içerisine girilebilir, çok sade bir yapıdır.
Damat İbrahim Paşa Sebili
Şehzadebaşı Caddesi ile üzerinde bulunduğumuz Dede Efendi Caddesi'nin köşesinde Damat İbrahim Paşa Külliyesi bulunmaktadır. 1720 yılında, lale devri dönemine ait külliyede darülhadis medresesi ve kütüphane vardır. Sonraları medresenin dershanesine minare eklemek suretiyle cami yapılmıştır. Köşesindeki sebil ise kısmen zarar görmüş olsa da durmaktadır ve büfe olarak kullanılmaktadır. Şehzade Camii'nin avlu köşesinde ise İstanbul'un ortasını belirttiği söylenen, bir kısmı yere gömülmüş yeşil mermerden bir sütun vardır. Zamanında bu sütunun elle çevrildiğini söylerler.
Kalenderhane Camii
Buradan Vezneciler yönüne devam ediyoruz. Metro inşaatından ötürü yolda alengirli şekiller çizebiliriz. 150 metre kadar ilerden sola 16 Mart Şehitleri Caddesi'ne giriyoruz. Kiliseden camiye çevrilmiş Kalenderhane Camii. Fatih devrinde Kalenderi dervişlere  tahsis edildiğinden bu adı almıştır. Kriotissa-Akataleptos Kilisesi. Bu cami arsası içerisinde eski manastırdan kalma parçalar biraz gelişigüzel olarak dağılmış ve bir bakımsızlık hissi vermektedir. Caminin yanında Bozdoğan Kemeri'nin son kısımları yer almaktadır. Buradan tekrar caddeye çıkıyoruz ve su kemerinin altından geçmek suretiyle sol çarpraza giriyoruz: Kirazlı Mescit Sokağı. Ortada ağacın arkasında kalan çeşme ise Sefer Ağa Çeşmesi, 1620 yılından kalma. Solda, köşe başında ise  ise Ataullah Sıbyan Mektebi terkedilmiş vaziyette. Hemen arkasındaki ahşap bölümde ise bir kafe var.
Kirazlı Mescit Sokağı Girişi ve Sefer Ağa Çeşmesi ve solda Ataullah Sıbyan Mektebi

Sokağın devamında Kirazlı Mescidi ve eski konakları göreceğiz. Kimisi harabe, kimisi yeniden yapılıyor. Döneminde bu bölge varlıklı müslüman kesimin, medrese hocalarının yerleşim bölgesiymiş. Sonrasında ağırlıklı olarak işyerlerineve göçle İstanbul'a
Vefa Kilise Camii
gelenlerin yerleşimine dönüşüyor. Önümüzdeki senelerde muhtemelen yeni bir dönüşümü geçirecektir. Parası olan kapsın derim. Olsa emin olun ben tercih ederdim. Biraz ilerde II. Beyazıt'ın defterdarlarından Cenderecizade Muhittin Çelebi'nin türbesi yer alıyor. 30 metre kadar ilerden sola dönüp yolu takip ettiğimizde sağ kolumuzda Vefa Kilise Camii olarak bilinen Molla Gürani Camii'ne geliyoruz. Döneminin Aya Teodoros Kilisesi Fatih'in hocalarından Molla Gürani tarafından camiye çevrilmiştir. Çevresindeki yapılardan ötürü görkemini pek farkedemediğimiz yapının içi gezmeye değerdir. Ah bir de çevresini rahatça gezebilseydik. Karşısındaki ağaçlıklı yapıda da haziresi bulunmaktadır. Hazirenin yanından alt caddeye iniyoruz. Vefa Bozacısı'nın olduğu caddedeyiz aslında. Sağdan devam ettiğimizde solumuzda camisi ve türbesiyle Şeyh Vefa Külliyesi'ni görüyoruz. Haziresi de hayli kalabalıktır. Az ileride görünümü itibariyle farklı bir yapı dikkatimizi çekebilir: Atıf Efendi Kütüphanesi. I. Mahmut'un defterdarlarından Atıf Efendi'nin müstakil kütüphanesidir. Düşünün artık: el yazması kitapların olduğu devirde böyle bir kütüphane kuracak kadar kitaba düşkün birisi. Hemen köşede de kütüphaneyle aynı döneme ait olduğu sanılan Rehabula Kadın Sebili vardır.
Atıf Efendi Kütüphanesi

Vefa Caddesi'ni yukarı doğru devam ediyoruz. Bu bizi Süleymaniye'ye kadar götürecek ve çok kişinin görmediği bir şekilde külliyenin oturumunu ve yükseltiyi farkedeceğiz. Yolun sonunda karşımıza heybetiyle Süleymaniye Külliyesi'nin Tabhane yapısı çıkacaktır. Yanından hafif yokuşu tırmanıyoruz. Solumuzda İstanbul Müftülüğü ve Meşihat Kapısı'nı görüyoruz. İçeride İstanbul Üniversitesi'nin Botanik Bahçesi bulunmaktadır. Eğer izin alınabilirse botanik bahçesi de gezilebilir. Sağa doğru dönerek cami bahçe dış duvarı boyunca ilerliyoruz. Binaları geçtim, bahçe duvarı imrenilesi.

Az evvel alttan gördüğümüz Tabhane yapısı ve devamında günümüzde lokanta olarak hizmet veren İmarethane yapısı görünecektir. İmarethane'nin yan tarafında ise bir kafe vardır. Yazın serin bir ortam arayanlar için ideal olan mekanı sıklıkla öğrenciler tercih etmektedir. Yaz akşamlarında siyah beyaz Türk filmleri oynatırlardı burada, halen devam ediyor mu emin değilim. Nargile sevenler için Tophane'ye güzel bir alternatif, üstelik daha ucuz. Diğer yanımızda ise Darüşşifa yapısı. Bu yapıların henüz içini göremedik, kullanımda değillerdi. Devam eden restorasyon sonrası ne olur, bilinmez. Camiye doğru yöneldiğimizde sağ kolda hastane olarak halen kullanılan Tıp Medresesi, Süleymaniye yazma eserler kütüphanesi olarak kullanılan sani (ikinci) ve evvel (birinci) medreseler ile bitişiğinde sıbyan mektebi bulunmaktadır. Alt kısımlarında çeşitli kafeler, satış mağazaları ve sona doğru meşhur kurufasulyeciler. Yemeden gitmek olmaz. Ucuzdur, temizdir, lezzetlidir. Sonrasında camiyi rahat rahat gezebiliriz.


Külliye herkesin malumu Sinan'ın kalfalık eserim dediği yapılar bütünü. İstanbul'un 3. tepesine kurulmuş. Caminin diğer tarafında güzel bir İstanbul manzarası var ama henüz bu bölüm açılmadı. Dert etmeyelim, gezinin sonunda çay molası verirken manzara seyredeceğiz. Restorasyondan yeni çıkan cami biraz pırıl pırıl görünüyor. Eğer ilk kez görüyorsanız içindeki sadelik şaşırtacaktır. Diğer ulu camileri gördükten sonra bunun için kimbilir ne biçimdir düşüncesi boşa çıkıyor. Amma mimari bir şaheser. Camiden çıkış sonrasında arka bölüme geçiyoruz. Girişin sağında ve solunda yer alan mezar taşlarındaki süslemeler de büyük bir medeniyetin ürünü. Sağda Kanuni'nin türbesi, diğer yanda nispeten biraz daha küçük olarak Hürrem Sultan'ın türbesi. Kanuni'nin türbesinin iç görünümü de bir şaheserdir. Hürrem Sultan Türbesi'nin arka kısmında görünen yapı ise Külliye'nin Darülkurra'sı. Yani kuran okulu. Bu bölümdeki hazirede genelde devletin ileri gelenleri gömülüdür.
Kanuni ve Hürrem Sultan Türbeleri
Buradan çıkarak meydana kendimizi atıyoruz. Meydanın ortasında Süleymaniye Çeşmesi 18. yüzyıl yapısı olarak külliyenin bir elemanı gibi durmaktadır. Arka tarafında üniversitenin yine şatafatlı bir kapısının yanından devam ediyoruz. Soldan ilk sokağa giriyoruz. Yolun solunda Darülhadis Medreseleri'nin dış duvarlarını ve altında dükkanları görüyoruz. Sona doğru Süleymaniye Hamamı bizi karşılıyor. Günümüzde turistik hamam olarak özel mülkiyettedir. Caminin çevresinde tura devam ediyoruz. Önce rabi (dördüncü) sonra salis (üçüncü) medrese sağımızda kalıyor. Maalesef yine içeri bakamıyoruz, halbuki bir restorasyondan geçti. Yolun sonunda adının büyüklüğüne rağmen Mimar Sinan'ın küçük türbesi bizi karşılıyor. Üstten görünümü aslında pergel şeklinde olup minik de olsa bir mesaj vermektedir. Sinan'ın kendi adını taşıyan Fatih'te yaptığı mescidi de böyle küçücüktür. Kısmet olursa o taraf içinde bir rota oluşturacağım. Türbenin yanından aşağı doğru inerken birkaç tane kafe göreceğiz. Bunlardan arzu ettiğimiz birine çay kahve molası için giriyoruz ve terasına çıkıyoruz. Karşımızda çıkacak manzara tüm yorgunluğumuzu alacaktır. Bunun bir de Süleymaniye minaresinden çekilmişini düşünün artık.

Bu manzaranın büyük hali için resme tık tık lazım.

Bu gezideki rastladığımız eserleri sıralarsak:
  • Burmalı Mescit
  • Ayşe Sultan Çeşmesi
  • Şehzade Külliyesi yapıları
  • Mimar Ağa Mescidi
  • Ekmekçizade Ahmet Paşa Medresesi
  • Molla Hüsrev Mescidi
  • Şehit Ali Paşa Kütüphanesi
  • Damat İbrahim Paşa Külliyesi
  • Kalenderhane Camii
  • Sefer Ağa Çeşmesi
  • Ataullah Sıbyan Mektebi
  • Kirazlı Mescit
  • Cenderecizade Muhittin Çelebi Türbesi
  • Vefa Kilise Camii
  • Şeyh Vefa Külliyesi
  • Atıf Efendi Kütüphanesi
  • Rehabula Kadın Sebili
  • Meşihat Kapısı
  • Süleymaniye Külliyesi
  • Süleymaniye Çeşmesi
  • Mimar Sinan Türbesi

***|***
Ek fotoğraflar:

Burmalı Mescit Camii

Şehzade Camii Önünde Ayşe Sultan Çeşmesi

Şehzade Camii Abdest Teknesi
Şehzade Mehmet Medresesi Avlusu


Mustafa Paşa Türbesi


Şehzade Külliyesi Su Terazisi


Şeyhülislam Bostanzade Mehmet Türbesi


Şehzade Camii Avlu Duvarındaki Çifte Çeşmeler


Şehzade Mehmet İmareti

Şehzade Külliyesi Abdesthanesi

Şehzade Camii

Şehzade Camii

Şehzade Camii Avlusu

Şehzade Mehmet Türbesi
Vefa Bozacısı


Ekmekcizade Medresesi
Molla Hüsrev Camii


Şehzade Mehmet Sıbyan Mektebi


Şehzade Mehmet İmareti
İstanbul'un Ortasını Simgeleyen Mermer Sütun

Kalenderhane Camii Arsasındaki Kalıntılar

Kalenderhane Camii Çevresi
Kirazlı Mescit

Kirazlı Mescit Camii Çeşmesi (Sıddıka Kadın Çeşmesi)

Süleymaniye Bölgesine Giriş

Cenderecizade Muhittin Çelebi Türbesi
Vefa Kilise Camii

Vefa Kilise Camii'nden Mozaikler


Şeyh Vefa Türbesi

Şeyh Vefa Camii
Rehabula Kadın Sebili
Süleymaniye Tabhanesi

Meşihat Kapısı
Süleymaniye Tabhanesi
Günümüzde lokanta olarak kullanılan Süleymaniye İmareti

Kafe Olarak Kullanılan İmaretin Yan Tarafı
Günümüzde Kütüphane olarak kullanılan Süleymaniye Medreseleri
Meşhur Kurufasulyeciler
Süleymaniye Haziresi

Süleymaniye Haziresi'nden

Kanuni Sultan Süleyman Türbesi
Üniversitenin Alt Kapısı

Süleymaniye Hamamı

Süleymaniye Darülhadis Medreseleri
Süleymaniye Altındaki Dükkanlar

Mimar Sinan'ın Türbesi
Eski Fotoğraflar:


Burmalı Mescit ve Civarı Eski Görünümü

Sol tarafta bugün ağaçların arkasında kalan su terazisi net olarak görünmekte

Şehzade Camii Avlusundaki Çınar, Helvacı Baba'ya Dua Edenler
Şehzade Mehmet Türbesi

Damat İbrahim Paşa ya da Şehzadebaşı Sebili
Kalenderhane Camii Eski Fotoğrafı
Kalenderhane Camii; Nicholas V. Artamonoff Fotoğrafı, Mayıs 1937

Kalenderhane Camii, Nicholas V. Artamonoff fotoğrafı, Haziran 1935

Vefa Kilise Camii

Vefa Kilise Camii
Vefa Kilise Camii Nicholas V. Artamonoff fotoğrafı, Mart 1937

Atıf Efendi Kütüphanesi
Şeyh Vefa Türbesi




Mimar Sinan'ın Türbesi
Süleymaniye ve Beyazıt'ın havadan görünümü
Vefa Tarafından Süleymaniye Camii (1950'ler)

Süleymaniye Camii, James Robertson Arşivi, 1855

Süleymaniye Darülkurra, Türbe ve Camii, James Robertson Arşivi, 1855

Hürrem Sultan ve Kanuni Türbeleri, James Robertson, 1854

Sebah & Joaillier fotoğrafı




Hürrem Sultan Türbesi Eski Fotoğrafı

James Robertson, 1854

Kanuni Türbesi Eski Fotoğrafı
Meşihat Kapısı Eski Fotoğrafı

Saraçhane'den Zeyrek ve Cibali'ye

$
0
0
Gazanfer Ağa Medresesi
Yine aynı başlangıç noktasındayız. Daha önce Aksaray yönüne, Şehzadebaşı'na doğru gitmiştik. Aşağıdan Unkapanı yönünden gelmiştik. Bu sefer Zeyrek'e doğru geçeceğiz. Kadınlar Pazarı'ndan geçerek Zeyrek, Horhor, Küçükmustafapaşa ve Cibali diye devam edeceğiz. Bozdoğan Kemeri'nin hemen ön tarafında yer alan Fatih Parkı'nın ortasında bulunan, Fatih Sultan Mehmet'in atı ile bir kemeri aşması suretiyle İstanbul'u fethetmesini, diğer tarafta hocalarını tasvir eden anıtı Hüseyin Gezer yapmış. 1987 tarihli. 450x500x300 cm ölçülerindedir. Bozdoğan Kemeri'nin altından geçerek bugün Karikatür ve Mizah Müzesi olarak kullanılan Gazanfer Ağa Külliyesi'ne gireceğiz. Onun öncesinde bulvar ve Haşim İşcan geçidi açılırken bu bölgede bulunan fetih sonrası tarihlerde yapılmış İbrahim Paşa Hamamı'nın (Çandarlı) çoğu yola gitmiş  boşluğuna bakıp hayıflanalım. 




View Saraçhane - Zeyrek - Cibali in a larger map 

Medrese, türbe ve sebilden meydana gelen külliyenin banisi III. Mehmet'in kapı ağalarından ve hasodabaşısı Gazanfer Ağa'dır. Vakfiyesi 1596 tarihli, mimarı Davut Ağa'dır. Bu bölgeye Kırkçeşme Mahallesidir. 
Tezgahcılar Kubbesi

Sokaktan ileri doğru yürüdüğümüzde hemen sol bir yükselti fark ederiz. Burası da Kırkçeşme Su Tesisleri'ne ait olan Tezgahcılar Kubbesi'dir. karşısında Tezgahcılar Camii ve yanında bir sıbyan mektebi bulunmaktadır. Çıktığımız meydan ise Kadınlar Pazarı olarak bilinen, günümüzde tamamen boşaltılmış, birkaç sene evvelinde ortada bolca dükkânların yer aldığı Siirt pazarı olarak da geçen, Siirt, Diyarbakır, Bitlis, Van gibi bölgelerin yerel tatları, yöresel peynirleri,  kuruyemişleri, sakatatçılar, kasaplar ile doluydu. Bugün bu dükkanlar boş alanın çevresindeki binaların altında yer bulmuşlardır. Ayrıca bu bölge büryan kebabı ile meşhurdur. Yine seyyar tezgahlarda yöresel otlar, mevsimine göre zivzik narı gibi meyveleri temin edebiliriz. Bu bölgedeki kahvelerde çay olarak genellikle kaçak çay kullanıldığından damak tadıma pek hitap etmiyor çayları. Üzerinde bulunduğumuz İtfaiye Caddesi'nden devam ettiğimizde yol eğimlenir ve sağımızda bir çifte hamam belirir: Çinili Hamam
Çinili Hamam
Mimar Sinan yapısı hamam bânisinin ismiyle, Barbaros Hayrettin Paşa Hamamı olarak da geçer. 1540-1546 yılları arasında yapılmıştır. Yapıya adını içerisinde bulunan çiniler vermiş olsa da bugün bir kısmı kaldığı söylenmektedir. Çinilerin İznik ürünü olduğunu düşünenler olduğu gibi İstanbul ürünü olduğunu düşünenler de vardır, şahsen bilemiyorum. 
Şeyh Süleyman Mescidi
Hamamın hemen altında yer alan Çivicizade Mescidi'nin yanından sağa dönerek Zeyrek Caddesi'ne giriyoruz. Sağ kolda bir Bizans yapısı gibi duran eser Şeyh Süleyman Mescidi'dir.  Pantokrator Manastırı'nın kütüphanesi olduğunu söyleyenler olduğu gibi 1950'li yıllardaki incelemelerde tabanın altında bir mezar odası bulunmuştur. Dolayısıyla II. Beyazıt döneminde Şeyh Süleyman Halife tarafından mescide çevrilen yapı bir mezar binası imiş. Sekizgen planlı yapının karşısında sadece dış duvarları kalmış Haliliye Medresesi vardır. Sağa doğru kıvrıldığımızda 1860 tarihli Hacı Eyüpzade Çeşmesi'ni görürüz.  Az ilerden tekrar sağa dönerek İbadethane Sokağı'na girerken Zeyrek Evleri'ni de görmeye başlarız.
Hacı Eyüpzade Çeşmesi
Yol bizi Zeyrek Kilise Camii'ne götürür. Pantokrator Manastırı'nın kilisesi olan yapı fetihten sonra camiye çevrilmiştir. Esas büyük kilisenin kuzeyine bir küçük kilise eklenmiş, daha sonra bunların arasında bir mezar şapeli eklenerek birbirine bitişik üç yapıdan oluşan büyük bir kilise meydana gelmiştir. Restorasyon devam ettiğinden çevresinde ne kadar gezebiliriz bilemiyorum ama çevresindeki evler ve yapılar ile ilginç bir bölgedir. Buradan yolumuza devam ediyoruz ve banisi Osmanlı'nın sekizinci şeyhülislamı olan Zenbilli Ali Efendi Sıbyan Mektebi'ne geçiyoruz. Zenbil, sepet demektir. Mezarı da mektebin yanındaki küçük hazirededir. 

Zenbilli Ali Efendi Mektebi

Buradan yol bulvara iniyor, bulvara inmeden tekrar yukarı çıkıyoruz. Eski ve yenilenmiş ahşap evler sol kolda dizilidir. Zeyrek Sarnıcı restorasyonu bitmiş ise gezebiliriz ve mümkün olursa üstüne çıkabiliriz. Diğer tarafta Şebsafa Hatun Camii ve Süleymaniye Külliyesi güzel fotoğraf vermektedir. Ayrıca Unkapanı Köprüsü ve Galata Kulesi'ne kadar da bir manzara bulunmaktadır. Çay için normal kafelerden biraz daha pahalı olan Zeyrekhane'yi de tercih edebiliriz. Manzarası güzeldir. Sağdaki hazirede evliyalardan Mehmet Emin Tokadi Hazretlerinin kabri vardır. Eğer bacaklarımız yorulmazsa sarnıcın önüne inip biraz aşağıda Fil Yokuşu'nu tırmanmak suretiyle yine bu sokağa çıkabiliriz. Vaktiniz olursa tavsiye ederim.  Zeyrek Mehmet Paşa Sokağı üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Haydar Caddesi'nden karşıya devam edince solda bir sokak çeşmesi gördükten sonra sağdaki sokağın sonunda kiremit renkli yapı göz alacaktır: Eski İmaret Camii. Çok keyifli bir sokaktır.
Eski İmaret Camii
Eski İmaret Camii görüntüsünden de anlaşılacağı gibi bir kilise camisidir. Pantepoptes Manastırı'nın kilisesi olan yapı fetih sonrasında camiye çevrilmiş. Manastırın günümüze gelmeyen diğer yapıları imaret-zaviye ve medrese olarak kullanılmış. Sanıldığı gibi kilise kısmı imaret olarak kullanılmamıştır. Orijinali 1081-1087 yılında yapılan kilise bin yıldan eskidir. Lakin çok fazla tamirat görmüştür. Buradan çıkıp ara sokaklardan Haydar Caddesi'ne iniyoruz. Yolumuz üzerinde ve Haydar Yokuşu merdivenlerinin başında akağalardan Haydar Paşa tarafından 1569 yılında yaptırılan Haydar Çeşmesi'ni görürüz.
Haydar Paşa Çeşmesi
50 metre kadar ileride bulunan medrese Kanuni dönemi vezirlerinden Haydar Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1569 da hemen yanındaki çifte hamamla birlikte yapılan medrese ve hamam çevresiyle bir işgal altında görünümündedir. Harap durumdadır. 150-200 metre kadar cadde boyunca yürümeye devam ediyoruz. Sonrasında sola döndüğümüzde Esrar Dede sokağının solunda  Tahir Ağa Tekkesi, sağında Aşık Paşa Külliyesi bulunmaktadır. Tahir Ağa Tekkesi 1760-61 tarihlidir. Tekkeler kapatıldıktan sonra mescit-tevhidhane camiye çevrilmiştir. Haziresinde dönemin izlerini taşıyan mezar taşları ve Sultan II. Beyazıt'ın süt annesine olan Asude Hatun'un türbesi bulunmaktadır. Aşıkpaşa Külliyesi ise cami, türbeler, günümüze gelemeyen tekke ve çeşmeden oluşmaktadır. Cibali Caddesi'ni takiben Üsküplü Caddesi'ne yani Kadir Has Üniversitesi'nin arka kısmına çıkıyoruz. Bu yolu takip ettiğimizde Nalıncı Dede Türbesi, Emir Buharı Türbesi (ö.1586) ve arkasında tekke yapıları bizi karşılayacaktır. Daha ilerde de Şazeli Tekke Camii vardır. 

Ek Fotoğraflar:

Gazanfer Ağa Sebili
Fatih Anıtı

At Üstünde Fatih Sultan Mehmet Bizans'ı aşıyor

Eski İmaret Camii
Eski İmaret Camii Karşı Sokak Köşesi Çeşmesi
Zeyrek

Zeyrek

Zeyrek

Zeyrek Kilise Camii
Molla Zeyrek Camii Ön Görünümü
 
Zeyrek Kilise Camii

Zeyrek Camii Ön Kısmındaki Ahşap Yapı

Zeyrek'ten Manzara

Zeyrek

Haydar Paşa Medresesi

Haydar Paşa Hamamı

Aşık Paşa Camii

Aşık Paşa Camii ve Çeşmesi

Seyyit Velayet Türbesi
Tahir Ağa Camii

Tahir Ağa Tekkesi genel görünümü
Esrar Dede Sokağı Köşe Çeşmesi

Asude Hatun Türbesi

Asude Hatun Türbesi
Şeyh Ahmet Buhara Türbesi

Şeyh Ahmet Buhara'nın Sandukası

Emir Buhari Tekkesi Haziresi'nden

Emir Buhari Tekkesi
Emir Buhari Tekkesi Cümle Kapısı Dış

Emir Buhari Tekkesi Cümle Kapısı İç

Nalıncı Dede Türbesi
Eski Fotoğraflar:
Ortadan Kaldırılan İbrahim Paşa Hamamı

Gazanfer Ağa Külliyesi

Gazanfer Ağa Medresesi

Kadınlar Pazarı

Alttaki ile aynı yer

Yangın Sonrası Görünüm, 1908

Zeyrek Camii ve Sarnıcı

Zeyrek

Zeyrek

Zeyrek

Zeyrek Camii Avlu Duvarı
Eski İmaret Camii

Eski İmaret Camii
Aşık Paşa Külliyesi
Aşık Paşa ve Seyit Velayet Türbe ve Tekkesi ile Çevresi, Fatih, Cibali
(Encümen Arşivi, 1936)

Daha fazla eski fotoğraf: Saraçhane, Zeyrek, Cibali.

Sirkeci'den Sarayburnu ve Sahil Yoluyla Küçükayasofya'ya

$
0
0
Sepetçiler Kasrı
Daha evvel Sultanahmet'ten Küçükayasofya'ya kadar gitmiştik. Şimdi aynı yere Sirkeci'den yola çıkalım. Sirkeci'yi biraz Eminönü ile birlikte düşünürsek ulaşımı kolay bir nokta. Hem Anadolu Yakası'ndan hem de Avrupa Yakası'nın pek çok noktasından rahatlıkla ulaşabiliyoruz.Araba Vapurları iskelesinden Sarayburnu'na doğru yürümeye başlayalım. Yol zaman zaman darlaşacaktır. Yolun başından itibaren ilerde solda görünen Sepetçiler Kasrı ilk durağımız olacaktır.

Topkapı Sarayı'nın Sarayburnu'nda bulunan iki kıyı köşkünden birisidir, diğeri olan Yalı Köşkü'nün bugün Sirkeci'de sadece bir caddede adı kalmıştır. 1643 yılında Sultan İbrahim döneminde yapılmış, I. Mahmut devrinde 1739'da etraflıca yenilenmiş. Köşkü deniz yoluyla geçişlerde rahatlıkla seyredebilirsiniz. Sepetçiler isminin nereden geldiğine dair rivayet şöyle: Kendisi de sepet yapmaya meraklı olan Sultan İbrahim'in, bu bölgede bulunan hasırcı ve sepetçi esnafını himaye etmesi, bu köşk yapılırken bu esnafın yardım etmesi üzerine bu isim verilir.


Köşkün yanından yolumuza devam edelim. Gülhane Parkı'nın girişi sağımızda kalır. Tren yolunun üzerinde bulunan köprüde biraz dinlenip, denk gelirse tren geçişini seyredebiliriz. Sahil boyunca devam ettiğimizde solumuzda bir Atatürk Heykeli göreceğiz.

Sarayburnu Atatürk Heykeli
Heykelin bulunduğu nokta Atatürk'ün Samsun'a çıkmak için hareket ettiği noktadır. 3 Ekim 1926 tarihinde yerine yerleştirilen bronzdan dökülmüş heykeli Avusturyalı heykeltraş Heinrinck Krippel yapmıştır.
Bu alanda yıllardır süren tüp geçiş inşaatı nedeniyle heykel iyice görünmez olmuştu. Artık Sarayburnu sahiline de ulaştık. Sağ tarafımızda surlar uzanmaya başlar.

Ahırkapı Feneri ve Marmara Sahili
Bu bölgeye çok rüzgarlı, lodoslu havalarda dalgaları seyretmek; sıcak havalarda da denize girmek, eğer korkulursa sahilde vakit geçirmek için gelinebilir. Yazları sahil boyunca yerleşmiş yüzlerce insan, balık tutanlar, dalgıçlar görülebilir.
Sahil boyunca yürümeye devam ettiğimizde Hemen karşımızda Salacak- Harem manzarası, sürekli geçen vapurlar, tekneler, balıkçı kayıkları, büyük gemiler kadrajımızda girecektir.

Sağ kolda bir elinin altında dünya Turgut Reis heykeli ve arka planda Topkapı Sarayı manzarasına da denk geleceğiz. Heykelin arkasında sur duvarına bitişik bir de çeşme vardır.

Turgut Reis Heykeli
300 metre kadar yürüdükten sonra sur yapısı değişecektir. Üzerinde demir parmaklıklar olan, karanlıktan içi pek görülemeyen ama çer çöp dolu Soter Filantropos Kilisesi Kalıntılarını göreceğiz. İnsanı seven İsa" manasına gelen bir Bizans manastırıdır. Bu manastırın ayazması hemen yanında bulunan İncili Köşk'ün tonozları altındadır.

Soter Filantropos Kilisesi Kalıntıları
Bu yapının sağ tarafından arka kısma tırmanabiliriz. Eğer yalnızsanız pek tavsiye etmem. İpsiz sapsız tiplerin olma ihtimali de vardır. Eğer çıkabilirseniz bir parça arka yoldan yürüyerek hem tren yolu civarını görebilirsiniz hem de az sonra değineceğim İncili Köşk'ün üzerine çıkabilirsiniz. Güzel bir manzarası vardır.

İncili Köşk / Sinan Paşa Köşkü Günümüze Kalan Alt Kısmı
İncili Köşk olarak bilinen Sinan Paşa Köşkü III. Murat devrinin sadrazamlarından Koca Sinan Paşa tarafından yaptırılarak hükümdara sunulmuş. Demiryolu geçirilirken 1872 yılında sadece bu temel kısmı kalmak suretiyle köşk yıktırılmış. Eğer demiryolu üzerinden yürümeyi becerebilirseniz Cankurtaran istasyonundan çıkış yapacak, Ahırkapı Feneri'ni arkadan göreceksiniz. Sahil yolundan da devam edebilirsiniz.

Ahırkapı Feneri ve Arka Bahçesi
Cankurtaran'da ister belediyenin tesislerinde isterseniz biraz içeri girerek Erol Taş Kahvehanesi'nde çay molası verebilirsiniz. Sahi niye Cankurtaran? Haldun Hürel'in Burası İstanbul kitabı s.289'da şöyle geçer: "Fetih yıllarının savaş gazisi Seyid Hasan Ağa'nın, o büyük savaş anında kurtardığı askerler nedeniyle buraya "Cankurtaran" denmiş." Sonrasında tekrar sahil boyu devam ederek 500 metre kadar yürüyeceğiz, bu esnada Surlardaki Ahır Kapısı'nı, sahil surlarını ve sahili gezebiliriz. İç kısımlara farklı bir yazıda değineceğim.
Marmara Sur Kapılarından Ahır Kapısı
Çatladıkapı'ya kadar geldiğimizde surların değişecek ve bir kalıntı dikkatimizi çekecek: Bukoleon Sarayı Kalıntıları. İçinden tren geçen saray derler. Aşağıda  1850 tarihli eski fotoğrafta göreceğiniz aslanlar ise bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

Bukoleon Sarayı Kalıntıları

Bukoleon: Boğa ve Aslan demektir.

*** | *** 

Ek fotoğraflar:

Sepetçiler Kasrı


İncili Köşk Duvarındaki Kitabe


Sepetçiler Kasrı
Ahır Kapısı İçten Görünümü
Ahırkapı Sahili

Bukoleon Sarayı Kalıntıları


İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Bukolean Sarayı'nın Aslanları

Onarımdan Önce Sepetçiler Kasrı

Onarımdan Önce Sepetçiler Kasrı

Sarayburnu Atatürk Heykeli


Sarayburnu Eski Fotoğrafı

Bir Dönem Sarayburnu Sahili


Sarayburnu Sahili

Topkapı Sarayı'nın Sarayburnu Karakolu

Görünen Cami Bostancılar Tabhanesi Mescidi (Yedekçiler Mescidi)


Ahırkapı Sahili ve Feneri


Ahırkapı Feneri


Ahırkapı Sahili

Ahırkapı Feneri



Bukoleon Sarayı
Bukoleon Sarayı, Nicholas V. Artamonoff, Şubat 1937

Bukoleon Sarayı, Nicholas V. Artamonoff, Şubat 1937
Bukoleon Sarayı, 1918

Ahırkapı ve Bukoleon Sarayı, 1918

Ahırkapı Bukoleon Sarayı Kalıntıları

Ahırkapı Bukoleon Sarayı Kalıntıları

Pierre Tremaux, Bukoleon Sarayı Kalıntıları, 1850
1965 Yılı

İstanbul'un En Eski Dini Yapısı: İmrahor Camii

$
0
0
İmrahor İlyas Bey Camii
İmrahor Camii, Studios Manastırı'nın bir parçası olan Ayios İoannes Prodromos Kilisesi'nden (Vaftizci Yahya Kilisesi) 1486 yılında İmrahor İlyas Bey tarafından camiye dönüştürülmüştür. 5. yüzyılda inşa edilen yapı İstanbul'un en eski dini yapısı olarak kabul edilir. En son 1894 yılındaki büyük depremde ciddi hasar gören yapının çatısı 1910 senesinde çökmüştür. Halen Ayasofya Müzesi'ne bağlı olup, ziyarete kapalıdır.

Mirahur, mir-i ahur, emir-i ahur şeklindeki kullanım zamanla İmrahor'a dönüşmüştür. Istabl-ı Amire olan saray ahırlarının ve at işlerine bakan görevlinin ünvanıdır.

İmrahor Camii'nin bir müze olması planlanırken son dönemde cami olarak yeniden hizmete alınması için restore edileceğine dair haberler çıktı. E madem öyle oldu, daha önce sadece bir kısmını internet ortamında paylaştığım fotoğrafları ortaya çıkarmak zamanı da gelmiş demektir.
İmrahor Camii İç Panoramik Görünümü
Yapıyı şans eseri mi desem, gökten düşen elmaların bu sefer kafamıza isabeti mi desem, ne desem bir arkadaşımla birlikte 10 Ocak 2009 günü gezme şansım olmuştu. Şanssızlığımız ise yanımızda sadece kompakt bir fotoğraf makinesi olmasıydı.
İmrahor Camii İç Genel Görünümü
Camiye girmeden önce avludan görünümler ve örnek mezar taşı fotoğrafları:







İmrahor Camii Şadırvanı
İmrahor Camii Son Cemaat Yeri:





İmrahor Camii Zemin Mozaikleri:





İmrahor Camii'nin diğer bölümlerinden:




Genel Görünümler:




İslam Ansiklopedisi Cilt: 22,  sayfa: 228-231'de Semavi Eyice tarafından yazılan madde veya ilgili PDF dosyası.
İMRAHOR İLYAS BEY CAMİİ
İstanbul’da XV. yüzyıl sonlarında eski bir Bizans kilisesinden çevrilen cami.
II. Bayezid’in mîrâhuru İlyas Bey aslen, Arnavutluk’un güneydoğusunda bulunan Görice (Korçë) kasabasının 7 km. kuzeyindeki Boboştitsa (Boboshtica) köyünden olup II. Bayezid 891 (1486) yılında bir temliknâme ile bu köyü ona bağışlamıştır. İlyas Bey’in 910 (1504-1505) tarihli vakfiyesinden öğrenildiğine göre İstanbul’daki camiden başka Görice’de cami, imaret, medrese, sıbyan mektebi, türbe ve hamamdan oluşan bir külliye de yaptırmıştı (bk. İMRAHOR İLYAS BEY CAMİİ ve TÜRBESİ). Öldüğünde Görice’deki camiinin yakınındaki türbesine gömülen İlyas Bey, bu hayratını yaşatmak için Görice’de dört köy, Premedi’de bir köyle mezralar, İstanbul’da Langa’da (Yenikapı) bir çifte hamam, yedi dükkân, Yanya’da bir hamam, dört değirmen, Yedikule’deki Cami mahallesinde evler ve dükkânlar vakfetmişti. İlyas Bey’in Zilhicce 915 (Mart 1510) tarihli ikinci vakfiyesinden Çorlu’da da bir cami ile sıbyan mektebi, yine İstanbul’da başka bir mektep, Edirne’de de bir mektep yaptırdığı, bunlara Langa, Mercan Ağa, Galata’da ev ve dükkânlar vakfettiği, mütevelli olarak da oğlu Mustafa Çelebi’yi tayin ettiği anlaşılmaktadır. İlyas Bey’in temliknâmesi ve iki vakfiyesi 1952’te Tayyip Gökbilgin tarafından kısmen yayımlandıktan başka II. Bayezid’in bazı fermanları da Arnavutluk’ta 1967’de Pepo Petrak eliyle neşredilmiştir. 953 (1546) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde de İlyas Bey’in İstanbul’daki camii ve sıbyan mektebine ait evkafın gelirleri ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
İmrahor (Mîrâhur) İlyas Bey Camii aslında İstanbul’un güneybatısında Yedikule yakınında, Bizans döneminde İstanbul’un en büyük ve en eski manastırlarından Studios Manastırı’nın Hagios Ioannes Prodromos (Vaftizci Ioannes = Yahyâ) adına yapılmış kilisesiydi. 454’te Doğu konsülü olan Studios tarafından muhtemelen 461 yılına doğru inşa ettirilmiş, ayrıca yanında bir manastır kurulmuştur. Bugün harabe halinde bulunmasına rağmen yapı şehrin henüz ayakta duran en eski dinî binası olduğundan özel bir tarihî değere sahiptir. Bunun yanında erken hıristiyan döneminin mimari özelliklerini aksettirdiği için de ayrı bir önem taşımaktadır.
Boğaziçi’nin Anadolu yakasında geniş arazileri olan ve 700 keşiş barındıran bu manastırın 796-826 yılları arasında başında bulunan Theodoros, “ikonoklasma” (tasvir kıran) adı verilen akım sırasında sert çıkışları ile tanınmıştı. Böylece Studios Manastırı önemli bir Hıristiyanlık merkezi olmuş, zamanla büyük bir teoloji kuruluşu halini alarak Bizans tarihi boyunca burada yazılan veya istinsah edilen kitaplar, yapılan minyatür ve ikonalar şöhretinin artmasını sağlamıştır. Manastırda keşişlerin hazırladığı, günümüze kadar gelebilen başlıca yazma eserlerin bir katalogu Atina’da Eleopoulos tarafından derlenerek basılmıştır (1967). Latin istilâsı yıllarında (1204-1261) kilise ve yanındaki manastır bakımsız kalarak harap duruma girdiğinden İmparator II. Adronikos Palaiologos’un kardeşi Konstantinos Palaiologos tarafından 1293’te büyük ölçüde tamir ettirilmiş, bilhassa kilise eski ihtişamına kavuşturulmuş, arazisinin etrafı kalın duvarlarla çevrilmiştir.
Âşıkpaşazâde, Yıldırım Bayezid’in en küçük oğlu Kasım Çelebi’nin ağabeyi Süleyman Çelebi tarafından Bizans’a rehin olarak bırakıldığını yazar. Bizanslı tarihçi Doukas ise adını vermeksizin Bizans’taki bir Türk şehzadesinin 1417 yılında bir veba salgınında ölmeden önce Hıristiyanlığı kabul ettiğini ileri sürerek Studios Prodromos Manastırı’nda kilisenin yanında kapının iç tarafına gömüldüğünü bildirir.
Bu yıllarda Bizans’a gelen İtalyan Cristoforo Buondelmonti’nin seyahatnâmesindeki İstanbul resminde Ioannes Kilisesi, mimarisinin ana çizgileri ve etrafını çeviren yüksek duvarı ile açık surette belirtilmiştir.
İstanbul’un fethi sırasında bu manastırla kilisesinin durumu belli değildir. Ancak Studios Manastırı ve Ioannes Prodromos Kilisesi’nin II. Bayezid döneminde (1481-1512) İmrahor İlyas Bey tarafından camiye dönüştürüldüğü bilinmektedir. Cami, fetihten sonra İstanbul’a getirilerek iskân ettirilen ve ana dilleri Türkçe olan hıristiyanların yerleştirildiği bir bölgede bulunuyordu. 953 (1546) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde cami ve mektep personeli arasında “şeyh-i zâviye” ile “mürîdîn der çilehâne” kayıtlarının da görülmesi, İmrahor İlyas Bey Camii’nde daha XVI. yüzyılda bir tekkezâviyenin var olduğunu gösterir. Hüseyin Ayvansarâyî’nin bildirdiğine göre Tatar mirzalarından Devlet Han, İmrahor İlyas Bey Camii’nde bir zâviye kurarak tevliyetini evlâda şart etmiştir. 953 (1546) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’n-de (s. 376) İmrahor İlyas Bey Camii vakıfları arasında, 950 Muharreminde (Nisan 1543) Hacı Bâlî b. Erdoğdu tarafından yapılan bir vakıf kaydında mütevelli olarak yine Devlet Han adına rastlanmıştır. Bu zâviyenin şeyhleri İmrahor Camii’nin avlusunda medfundur. İstanbul’un çeşitli yerlerindeki yirmi kadar Sünbülî tekkesinden biri olan zâviye XIX. yüzyıl sonlarına gelinceye kadar hizmet vermiştir.
İstanbul’da büyük tahribat yapan 1179 (1766) yılı depreminde İmrahor İlyas Bey Camii’nin zarar gördüğüne ihtimal verilebilirse de bu hususta açık bilgi yoktur. Fakat 14 Ramazan 1196’daki (23 Ağustos 1782) yangında İmrahor İlyas Bey Camii ağır zarar görerek birçok kısmı yıkılmıştır. Nitekim binayı yarı yıkık durumda gösteren bir gravür mevcuttur. Yangından az sonra caminin, III. Selim’in hazinedar ustalarından Nâzıperver adlı bir hanım tarafından 1219 (1804) yılında mahiyeti bilinmeyen bir şekilde tamir ettirildiğini ifade eden bir tarih beyti olduğu gibi 1236’da (1821) Hassa başmimarı Mehmed Râsim tarafından burada bir tamir daha yapıldığına dair kayıt mevcuttur. Cami 1894 depreminde de zarar görmüş, üstünü örten çok geniş yüzeyli ahşap çatı çürüyerek bel vermeye başlamış, 1908 yılı kışında üzerine yığılan karın ağırlığı ile kısmen çökmüştür. Bir daha tamir edilmeyen yapı o tarihten itibaren gittikçe harap olarak şimdiki durumuna gelmiştir.
İmrahor İlyas Bey Camii, Bizans döneminde manastır iken önemli bir el yazması ve tezhip atölyesi olarak çalıştığı gibi Türk döneminde de ünlü hattatların yetiştiği bir merkez olmuştur. Nitekim caminin imamlarından Hâfız Osman’ın yetiştirdiği Seyyid Abdulah, Şeyh Hamdullah ekolünün en iyi temsilcisiydi. Eğrikapılı Mehmed Râsim ve Şekerzâde Seyyid Mehmed onun önde gelen talebelerindendir.
İstanbul’da 1914 yılına kadar faaliyetini sürdüren Rus Arkeoloji Enstitüsü, 1907’de yapının içinde araştırmalar yaptırarak sağdaki sahnın (nef) altında bazı Bizans dönemi mezarlarını ortaya çıkarmıştır. Bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde yer alan ve Bizans sanat tarihi bakımından önemli olan bu mezarlar “parçalı lahitler” denilen gruptandır. Yine burada bulunan mozaik bir kadın (Meryem [?]) resmi parçası Atina’ya götürülmüştür.
İmrahor İlyas Bey Camii, çatısı tamamen çöküp enkazı da kaldırıldıktan sonra aynı zamanda buradaki tekkenin son şeyhi olduğu bilinen son imamı tarafından yazları ramazan aylarında teravih namazlarında kullanılmaya devam ediyordu. Ayrıca binanın girişinde narteks kısmının sol tarafında, evvelce içinde yukarı kattaki galeriye çıkışı sağlayan ahşap merdivenin bulunduğu 5 × 4 m. ölçülerindeki bölüm bir duvarla bölünerek ve içine mihrap yapılıp minyatür bir de minber konularak cami haline getirilmişti. Yapı müzeler idaresine geçtikten sonra bu küçük ibadet yeri de elli yıl hizmetin arkasından ortadan kaldırılmıştır. 1925-1930 yılları arasında bir yabancı hanım, maddî yardımda bulunarak çatlamış olan girişteki mermer sütunların demir çemberlerle takviye edilmesini sağlamış, 1970’li yıllarda duvarların üst kısımları biraz düzeltilerek daha fazla yıpranmalarının önlenmesine çalışılmıştır. Aynı yıllarda Kültür Bakanlığı, İmrahor İlyas Bey Camii’nin restorasyonu için bir program girişiminde bulunmuş, fakat hiçbir çalışma yapılmadığı gibi Alman Arkeoloji enstitülerinin İstanbul şubesinin aynı yoldaki bir tasarısı da sonuçlanmadan kalmıştır.
Kilise, Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarına ait bazilikaların Helenistik denilen yaygın (klasik) tipinin başarılı bir örneği olup kuzey tarafındaki sütunlar kısmen günümüze ulaşabilmiştir. Bizans dönemine ait avlunun güney tarafında yakın tarihlere gelinceye kadar büyük ahşap bir yapı halinde tekke ve şeyh evi bulunuyordu. Avlunun ortasında da bir mimari özelliği olmayan, üstü ahşap çatılı bir şadırvan vardı. Avluyu takip eden ve caminin son cemaat yerini oluşturan narteks kısmının aslında açık bir revak halinde olduğu ve burada dört mermer sütunla avluya açıldığı görülür. Caminin kullanıldığı dönemlerde bu sütunların araları camekânlı tahta bölmelerle kapatılmıştı. Evvelce bu narteksin iki ucunda yukarı katlara çıkışı sağlayan ahşap merdivenler vardı. Sonraları, herhalde gerçekleştirilen tamirlerde yan galerilere çıkış için içeriden merdivenler yapılmıştır. Sağda, uzun süredir şerefeden yukarısı yıkık olan tuğladan bir minare yükselir.
Etrafları mermer çerçeveli üç kapıdan orta sahna geçilir. Yanlarda ayrıca narteksten yan neflere açılan kapılar vardır. Narteksin üstü, yakın tarihlere gelinceye kadar kiremit kaplı ve öne meyilli ahşaptan bir çatı ile örtülü olup ayrıca içeriden bir tavana sahipti. Ana mekân, yeşil ve benekli breş taşından her sırada yedişer tane olmak üzere iki sütun dizisiyle uzunlamasına üç sahna ayrılmıştı. 1766 depreminde veya 1782 yangınında sağdaki sütunlar devrilip parçalandığından bu dizi bütünüyle kaldırılmış, yalnız buradaki desteklerin altında uzanan seki kalmıştır.
Caminin mâmur olduğu dönemde burada sütunlar gibi boyanmış ahşap direklerin bulunduğu bilinmektedir. Soldaki dizi ise şimdilik ayakta durmakta olup devrilmesini önlemek için son yıllarda ahşap bir iskele ile desteklenmiştir. Binanın geçirdiği yangınlarda sütunların ince işlenmiş kompozit üslûptaki mermer başlıkları kavrulduğundan kaba birer kitle halinde kalmışlardır. Bunların üstlerinde uzanan yine mermer arkitravlar da hayli hırpalanmıştır. Her iki yan nefin üzerinde, binanın ilk yapıldığından itibaren ahşap kirişlere oturan galerilerin bulunduğu kolaylıkla tahmin edilir. Bunlar uzun süre içinde yenilenmekle beraber en son yapılanlar 1910’da hâlâ duruyordu.
Dıştan üç cepheli bir çıkıntı biçiminde olan apsisin üstündeki yarım yuvarlak kasnak, buradaki pencerelerin kemer biçimlerinden anlaşıldığına göre barok üslûbundadır. Bu duruma göre herhalde XVIII. yüzyıl sonlarında veya XIX. yüzyıl başlarında yapılmıştır. Bilinmeyen bir dönemde apsis çıkıntısı üstündeki yarım kubbe yıkılmış ve bu kısmın üstü eski fotoğraflarda görüldüğü gibi tahta ile kaplanmıştır.
İmrahor İlyas Bey Camii bazilika biçiminde olduğuna göre üstü kiremit örtülü bir ahşap çatı ile kapatılmıştı. Narteksin üstündeki pencereli duvar XVIII. yüzyılda yapıldığından çatının şekli hakkında bir fikir vermez. Bu sebeple çatının ilk biçimini tahmin etmek hayli zordur. Belki binanın üstünde orta nefi kapatan çift meyilli bir çatı vardı. İki yanlarda daha alçak, dışa eğimli çatılar bulunuyordu. Belki de dört tarafa meyilli daha yayvan bir çatıyla örtülmüştü. Nitekim 1908’de çökmeye başlayan çatı böyle idi. Selânik’te yine kiliseden çevrilen Eskicuma Camii de benzeri bir yapı olup Balkan Savaşı’ndan az önce restorasyonu yapıldığında bu ikinci sistemde bir çatı ile örtülmüştür.
Yapının çeşitli yerlerindeki mermerler, sütun başlıkları, pencere kemerleri, korniş ve frizler V. yüzyıl taş işçiliğinin güzel örnekleridir. Çünkü burada devşirme parçalar kullanılmamış, her şey bu yapı için hazırlanmıştır. Binanın eski kaynaklarda ihtişamı anlatılan duvar ve apsis yarım kubbesini süsleyen mozaiklerinden ise hiçbir şey kalmamıştır. Molozların arasında ele geçen bazı mozaik taneleriyle şimdi Atina’da Benaki Müzesi’nde bulunan bir mozaik parçası gerçekten bu çeşit süslemenin varlığının delilleridir. Bizans sanatında varlığı pek bilinmeyen bir iç süslemenin bazı parçaları da burada bulunmuştur. Bunlar, Selçuklu ve Osmanlı sanatından çok değişik teknik ve desende Bizans çinileridir. Latin işgalinin sona ermesinin arkasından yapılan tamirde orta nefin döşemesinin geniş yüzeyi yuvarlak örgü motifine göre düzenlenmiş, çerçevelerle kare veya dikdörtgen bölümlere ayrılmıştır. Çeşitli renkli taşların kesilmesi, bazı kısımlarda birbiri içine çakılması suretiyle meydana getirilen bu döşeme dış tesirlere açık kaldığından mahvolmaktadır. Bazı köşelerde kırmızı porfir taşı içine kakma tekniğinde yerleştirilmiş beyaz renkte taştan kanatlı bir grifon, bir av sahnesi gibi figürler veya küçük kompozisyonlar da görülür. Cami harap olduktan sonra orta nefin doğu ucunda evvelce sunak masasının durduğu yerde, içine iki üç basamakla inilen haç biçiminde ve önceleri içi mermer kaplı bir kutsal kalıntı (rölik) saklama hücresi bulunmuştur. Bu kilisede X. yüzyılda Aziz Ioannes’e ait olduğuna inanılan bir kuru kafa vardı. Latinler’in şehri yağmalamasında bu rölik Walon de Sarton tarafından Fransa’da Amiens’e götürülmüştür.
İmrahor İlyas Bey Camii’nin içinde Türk dönemine işaret eden hiçbir iz kalmamıştır. Hatta uzun süre duran mihrap bile yok edilmiştir. Bu tarihî eserin rölöveleri Cornelius Gurlitt, Alexander van Millingen, R. Traquair, Jean Adolphe Ebersolt ve Adolphe Thiers tarafından 1910-1914 yılları arasında yayımlanmıştır. Geniş bir alana yayılan manastırdan toprak üstünde bir iz görülmezse de binanın güney tarafında yirmi dört sütunlu, 18,60 ve 16,65 × 26,40 m. ölçülerinde bir su sarnıcı vardır. Fakat atölye olarak kullanılan bu eser yakın tarihlerde bir patlama sonunda kısmen yıkılmıştır. Sarnıca bitişik bir de iki sütunlu ayazma mevcuttur. Caminin kıble duvarının önünde kesme taştan klasik üslûpta yapılmış bir Türk çeşmesi de yok edilip ortadan kaldırılmıştır (resmi için bk. Güzel Sanatlar Dergisi, V [Ankara 1944], s. 103).
Caminin avlusu, tekkenin son mensuplarından bir ihtiyar tarafından yaşlı ağaçların gölgelediği, şadırvanın suyunun aktığı, son derece güzel çiçekli bir bahçe halinde yarım yüzyıl boyunca korunmuş ve şehrin tarihî hâtıralarla dolu dinlendirici bir köşesi olarak edebiyata geçmiştir. Gençliğinde tıp fakültesinde okuyan, daha sonra Fizan’a sürgün giden, geri döndüğünde caminin yanındaki harap ahşap tekke meşrutasına çekilerek her şeyden uzak bir hayat süren bu ihtiyar, tarih dolu eserin zevkle ziyaret edilen bir yer olmasını yarım yüzyıl sağlamıştır. Onun ölümüyle İmrahor İlyas Bey Camii harabesi hem romantik havasını kaybetmiş hem de son derece bakımsız kalmıştır. Bu caminin evkafından olup Aksaray’ın deniz tarafında bulunan çifte hamam da hiçbir iz kalmayacak şekilde ortadan kalkmıştır.
BİBLİYOGRAFYA:
Bizans sanatı ve İstanbul hakkındaki bütün kitaplarda İmrahor Camii yer aldığından burada sadece ana yayınlar gösterilmiştir. Bizans dönemi. A. G. Paspatis, Byzantinai Meletai, İstanbul 1877, s. 343-358; D. Pulgher, Les anciennes églises byzantines de Constantinople, Vienne 1878, s. 13-15, lv. I; Ph. Forchheimer - J. Strzygowski, Die byzantinischen wasser be hälter Konstantinopels, Wien 1893; J. P. Richter, Quellen der byzantinischen kunstgeschichte, Wien 1897, II, bk. İndeks; C. Gurlitt, Die Baukunst Konstantinopels, Berlin 1909-12, s. 31-32; A. Van Millingen - R. Traquaire, Byzantine Churches of Constantinople, London 1912, s. 35-61; J. Ebersolt - A. Thiers, Les églises de Constantinople, Paris 1913, s. 3-18; R. Janin, La géographie écclésiastique de l’empire byzantin, Constantinople: Les églis es et les monastères, Paris 1969, s. 430-440; T. F. Mathews, Early Churches of Constantinople, Pennsylvania 1971, s. 19-27; a.mlf., The Byzantine Churches of Istanbul, Pennsylvania 1976, s. 143-158; Semavi Eyice, “Les basiliques byzantines d’Istanbul”, XXVI. Corso di Cultura sull’arte Ravennate e Bizantina, Ravenna 1979, s. 103-113; Enis Karakaya, “İstanbul’un En Yaşlı Kilisesi-Studios”, Türkiyemiz, sy. 69, İstanbul 1993, s. 50-61; M. Sacit Pekak, “İstanbul’da Studios Manastırı, H. Ioannes Prodromos Kilisesi”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Dergisi, X, İzmir 2000, s. 101-121.
Türk dönemi. İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546), s. 370-376; Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 196; a.e.; Camilerimiz Ansiklopedisi: Hadîkatü’l-cevâmi‘ (haz. İhsan Erzi), İstanbul 1987, II, 41-42; Derviş Efendizâde Derviş Mustafa, 1782 Yılı Yangınları (haz. Hüsamettin Aksu), İstanbul 1994, s. 43; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 324, 426-428; belgeler, s. 212-215; W. Müller-Wiener, Bildlexikon zur Topographie Istanbuls, Tübingen 1977, s. 147-152; Zâkir Şükrü, Mecmûa-i Tekâyâ (Tayşi), s. 7-8; Pepo Petrak, “Katër dekrete (fermane) të Sultan Bayazitit II Për Mirahor Ilyaz Beun”, Studime Historike, XXI/3, Tiranë 1967, s. 217-242; Semavi Eyice, “İstanbul’un En Eski Bizans Kilisesi: İmrahor İlyas Bey Camii”, İlgi, sy. 33, İstanbul 1982, s. 28-31; a.mlf., “İmrahor Camii”, DBİst.A, IV, 166-168; K. Kreiser, “Imrahor Câmi’i: Die Finanzen einer Istanbuler Moschee-Stiftung zwischen 1546 und 1706”, Istanbuler Mitteilungen, sy. 39, Tübingen 1987, s. 321-327; Nathalie Clayer, “Une etude encours sur un tekke Stambouliote: Le tekke d’Imrahor”, Observatoire urban d’Istanbul, sy. 5, İstanbul 1993, s. 30-31; M. Güler, “Bizans’tan Osmanlı’ya Kaldı, Peki Geleceğe Kalacak mı? İki Devrin Hüznü ...”, Yeni Yüzyıl, İstanbul 3 Ocak 1997.
Semavi Eyice 


Nicholas V. Artamonoff Collection'ından 1935-1937 yıllarında kendi çekimi olan fotoğraflar:













Nicholas V. Artamonoff Collection'ından 1937 tarihli diğer fotoğraflar:









Diğer eski fotoğraflar:





Aşağıdaki eski fotoğraflar Dr. Fatih Köse'nin yapı ile alakalı makalesinden alınmıştır.

Çatı çökmeden evvel cami (Encümen Arşivi)

1940’lı yıllarda caminin kuzey duvarı Encümen Arşivi)

1940’lı yıllarda caminin içi (Encümen Arşivi)

Sol nefi ayıran sütun sırası  (Encümen Arşivi)

1930’larda mescid olarak kullanılan narteks bölümü (Encümen Arşivi)


Şadırvan ve son cemaat girişi (Encümen Arşivi)


Pervititch Haritaları: Tarihi Yarımada Bölümü

$
0
0
Sigorta Haritalarında İstanbul isimli bir kitap Tarih Vakfı Yurt Yayınları tarafından yayınlanmıştı. Piyasada tükenen bu yayındaki haritaların taranmış halini bir arkadaşımız tarafımıza iletince, derli toplu ve düzenlenmiş olarak yayınlama arzum oluştu.

Eski fotoğraflara meraklı kişilerin tespit çalışmalarında bu haritalar sıkça refere edilmekle birlikte pek az kişide derli toplu bulunuyordu. Elbette harita uzmanları ve mimarlar teknik açıdan projelerinde bu haritalarla günümüz haritalarını bir şekilde örtüştürebiliyorlar. 

Bu haritalar Jacques Pervititch tarafından Türkiye Sigortacılar Daire-i Merkeziyesi adına 1922-1945 yıllarında hazırlanmıştır.

Geniş zaman dilimine yayılan bu hazırlamanın sonuçlarını haritayı incelediğimizde de görüyoruz. İlk zamanlarda Fransızca latin alfabesine dönüştürülerek yazılan özel isimler ile Fransızca kelimelerle belirtilen isimler zamanla Türkçeye dönüşmüş.

Bu bölümde günümüz Fatih ilçesini kapsayan Tarihi Yarımadaüzerindeki paftaları paylaşacağım. Birebir tüm bölgeler yok. Mesela bugünkü Fevzipaşa ve Vatan Caddesi ile Millet Caddesi arasında kalan bölüm hiç yok. Yedikule'den Topkapı'ya kadar olan bölüm de yok. Bununla birlikte bazı rehber planlar içinde belirtilmesine rağmen çizilmeyen birkaç pafta da bulunmaktadır.
Paftaların bir kısmını kuzey-güney doğrultusunda düzelttim. Renklerini hafif açıp, ayrıca fazla olan kısımlarını da kestim.

Sigorta şirketi için, yani ticari maksatlı üretildiği için o ihtiyaçlar dikkate alınarak çizdirilmiş.

5 (Beş) genel rehber (Google+) ve bunların altında paftalar bulunmaktadır. Albümler halinde ayrıştırdığım paftalara her bölümde belirtilen pafta sayısına tıklayarak ulaşabilirsiniz. Zaman içinde fotoğraf altlarında paftalarla alakalı bilgileri ve karşılaştırmaları da eklerim diye umuyorum. Adetlerdeki linkler eğer Google+ üyesi değilseniz Piacasaweb'e gitmektedir. Picasa'dan büyük boyutlarını indirebilirsiniz. Google+ tam linkini de hemen yanlarına ekledim. Google+'da da indirmeden de büyütme işlemi yapabilirsiniz.

Genel Rehber 1: Fatih - Edirnekapı - Haliç Arasında Kalan Bölüm


Saraçhane, Edirnekapı, Ayvansaray, Fener, Balat ve aralarda kalan mahalleleri içermektedir. 18 ile 36 arasında kalan numaralardan oluşmuş 19 (On Dokuz) (Google+) paftadan oluşmaktadır. 1929-1933 yılları arasında değişik dönemlerde çizilmiş olup, fotoğraf açıklamalarında yazmakla birlikte büyüttüğünüz zaman pafta bilgilerinde de detaylar bulunmaktadır. 


Genel Rehber 2: Eminönü, Küçükpazar, Mercan Arasında Kalan Bölge


Bu genel paftada Haliç kıyısı sınır olmakla birlikte Eminönü ve Küçükpazar ile Süleymaniye alt kısımlarına kadar olan arazi dahildir. Yine bugün Hanlar Bölgesi olarak bilinen Mercan detaylı olarak işlenmiştir. 1940 sonları ile 1943 başları arasında hazırlanmış paftalara bakınca bölgenin özellikle Eminönü tarafında ciddi değişiklik olduğunu gösteren eski fotoğrafları anımsıyoruz. Paftalara detaylı baktığınızda nerede, hangi tip esnaf olduğunu da görebiliyorsunuz. 61 ve 79 numaraları arasında 12  (On İki) (Google+)paftadan oluşmaktadır.


Genel Rehber 3: Eminönü - Mercan- Bahçekapı - Mahmutpaşa Arasında Kalan Bölüm



Yine Eminönü ve Mercan bölgesi ile Bahçekapı'dan Divanyolu'na kadar olan Mahmutpaşa bölgesi yer almaktadır. 60 ve 78 numaraları arasında 13 (On Üç) (Google+) pafta yeralmaktadır. 1940 - 1941 yıllarında çizilmiştir.


Genel Rehber 4: Vefa - Laleli - Aksaray Arasında Kalan Bölüm



Vefa, Süleymaniye, Şehzadebaşı, Saraçhane, Vezneciler, Laleli, Aksaray, Langa, Yenikapı, Cerrahpaşa ve Nişanca bölgelerini kapsamaktadır. 37 ve 57 numaraları arasında 18 (On Sekiz) (Google+)paftadan oluşmaktadır. Bu paftalar 1934 - 1936 yılları arasında çizilmiştir.


Genel Rehber 5: Kadırga - Nişanca - Yenikapı Arasında Kalan Bölüm



Bu bölüm Divanyolu'nun güneyinden Marmara Denizi'ne kadar olan araziyi göstermektedir. Diğer bir deyişle Yenikapı'dan Küçükayasofya'ya kadar olan bölüm ile Divanyolu arasında kalan arazidir. 1 ve 17 numaraları arasında 17 (On Yedi) (Google+)paftadır. 1922-1923 yıllarında hazırlanmış en eski paftalardır. 

Pervititch Haritaları: Kadıköy, Üsküdar, Beşiktaş, Ortaköy, Beyoğlu, Şişli Bölgeleri

$
0
0
Pervititch Haritaları'nın Tarihi Yarımada bölümüne ait olan paftaları alt gruplar halinde bir önceki yazı içerisinde paylaşmıştım. Özellikle tarihi eserleri daha çok barındırması, eski fotoğrafların çoklukla bu bölgeden üretilmiş olması hasebiyle bu bölüme özel önem vermiştim. Aynı yazı içerisinde kısmi bilgiler de bulunmaktadır. Geriye kalan 6 bölgeye ait eldeki paftaları ise toplu olarak iletiyorum. Her bir bölge için ayrı ayrı klasörler oluşturulmuş ve paftalar yerleştirilmiştir. Pafta sayısı ile olan link Picasaweb'teki albüme, Google+ ile verilen link ise Google+ üzerindeki albüme gitmektedir. Açıklamalar Google+ üzerinden yorumlar suretiyle zaman içinde paftalara yerleştirilecektir.

- Kadıköy (7 Pafta veya Google+)

- Üsküdar (29 Pafta veya Google+)
- Beşiktaş (15 Pafta veya Google+)
- Ortaköy (5 Pafta veya Google+)
- Beyoğlu (27 Pafta veya Google+)
- Şişli (28 Pafta veya Google+)

üzerinden linkleri kullanarak paftalara ulaşabilirsiniz.






Kadikoy Pervititch Haritalari



Uskudar Pervititch Haritalari





Sisli Pervititch Haritalari



Besiktas Pervititch Haritalari



Ortakoy Pervititch Haritaları



Beyoglu Pervititch Haritalari



İstanbul'un Merkezi: Hippodrom

$
0
0
İstanbul benim için Tarihi Yarımada'dır. Tarihi Yarımada'nın her ne kadar merkezinde sayılmasa bile merkezi Sultanahmet'tir ve aslında merkezidir İstanbul'un. Bir süre görmediğim zaman özlediğim, hiçbir şey yapmasam bile eserlerin çevresinde bir tur attığım bölge. 

Sultanahmet: Günümüzün turizm merkezi. Semtten bahsediyorsak Sultanahmet, camiden bahsediyorsak Sultan Ahmet

Bizanstan günümüze kalan ve Ayasofya Su Terazisi'nin hemen dibinde yer alan bir dikili taş vardır: Milion Taşı. İlk halini bilemem ama hani "kim dikmiş bu şekilsiz taşı" diyebileceğimiz bir sütundur dönemin İstanbul'unun merkezinin işareti. Hatta değil İstanbul, dünyanın merkezi sayılırmış. Tüm yol hesapları bu taşa göre yapılırmış. Bizans İmparatorluğunun belli başlı merkezlerinin merkeze uzaklıkları kaydedilirmiş taşın üzerine. Merkez olarak ise bu mil taşı değil, sur kapıları dikkate alınırmış. Artık ne kadar farkedecekse!
Milion Taşı
Bir kaç adımlık yürüme mesafesinde ulaşılabilecek eserler, müzeler, gezilecek görülecek noktaların sayısı şaşırtır insanı. Hani hakkıyla göreyim denildiği zaman 1 hafta sürecek bir gezi rotasıdır. 
Şöyle ilk anda akla gelenleri sıralarsak: Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi, Ayasofya Türbeleri, III. Ahmet Çeşmesi, Arkeoloji Müzeleri, Gotlar Sütunu, Türk İslam Eserleri Müzesi, Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, Alman Çeşmesi, Hippodrom ve üzerindeki anıt sütunlar, Sultan Ahmet Camii, Hürrem Sultan Hamamı, Yerebatan Sarayı, Binbirdirek Sarnıcı, Şerefiye Sarnıcı, Kadırga Sokollu Camii, Küçük Ayasofya Camii ve bu eserlere ulaşmak için yol üzerinde görebileceğimiz nice tarihi yapı, eser vardır. Camiler, hamamlar, türbeler çeşmeler, eski sokaklar ve evler.  Sultanahmet Meydanı her daim merkezmiş İstanbul'da. Hippodrom dediğimiz ve bugün üzerinde bulunan ve günümüze anıt sütunlardan sadece üç tanesinin gelebildiği Dikilitaş, Örme Sütun, Yılanlı Sütun ile birlikte Alman Çeşmesi yer alır.

Hippodrom ve Ayasofya (Düzenlemenin güzelliğine bakar mısınız)
Bir ucu Divanyolu'na uzar, diğer ucu Marmara Üniversitesi'nin  rektörlük binası ve arkasında yer alan Sultanahmet Meslek Lisesi'ni de içine alır. Bu bölüme de "sfendon" (sphendone) denmektedir. Bir tarafında Sultan Ahmet Külliyesi, diğer tarafında İbrahim Paşa Sarayı ile Tapu Kadastro binası vardır. Bölgede at arabası yarışları yapılmış yıllarca. Osmanlı döneminde de "Atmeydanı" denmiş. Elbette sadece at yarışlarından ibaret olmayıp vahşi hayvan gösterileri, cambazlıklar, imparatorların taht  çıkış törenleri, zafer alayı geçişleri de olurmuş.

Sphendon'un Günümüzde Görünümü
Sultanahmet'e girdiğimiz anda evvela Hippodrom'a girmeli, oradaki havayı teneffüs ettikten sonra yolumuzu her nereye gideceksek çizmeliyiz. 


ALMAN ÇEŞMESİ

Evvela sekizgen planlı Alman Çeşmesi karşılar bizi. Alman İmparatoru'nun hediyesidir. Alışık olduğumuz çeşme ve şadırvanlardan farklı bir üslubu vardır. Kubbesinin üst kısmında sürekli güvercinler vardır. Açıkcası kuşları sevdiğim halde üzerine konduğu eserleri pisletmelerinden ötürü pek sevmem kendilerini, ama gelin görün yem satanların kazanç kapısıdır bu güvercinler. Hava sıcaksa çeşmelerinden birisine yanaşıp yüzü yıkamak iyi gelmektedir.

Alman Çeşmesi
Yapılış döneminde her ne kadar politik içeriği olsa bile günümüzün anıtsal eserleri arasındadır.

1930'lu yıllarda Alman Çeşmesi
Alman Çeşmesi'ni geçince bizi karşılayacak eser: Obelisk. Yahut çok bilinen adıyla Dikilitaş.

DİKİLİTAŞ - OBELİSK

Bu  Dikilitaş aslında bir dikili taş olup "selpak / kağıt mendil" ilişkisi misali ama tersinden bu ismi almıştır. Batı dillerinde "Obelisk" diye anılmakta. "Thedosius Sütunu" da denilmektedir. Bu eseri İstanbul Ansiklopedisi'nden de faydalanarak biraz daha detaylı inceleyelim.

Neredeyse 3500 yıl evvelinde MÖ. 1450 yıllarında bir benzeri ile birlikte Mısır'da Amon-Re mabedi önüne yerleştiriliyor. Mısır medeniyetine meraklısı için isim verelim: III. Tutmosis adına.

I. ConstantinusKonstantinopolis şehrini yeniden kurduğu zaman süslemek üzere çeşitli anıtları şehre taşıtıyor. Muhtemelen bu obeliski yerinden indirtiyor ama ömrü yetmiyor. Yerine geçen oğlu obeliski İskenderiye'ye kadar getirtiyor ama bugün sebebini bilmediğimiz bir nedenle İskenderiye kıyılarında kalıyor eser. Sonrasında onun yerine geçen İmparator İulianusİskenderiyelilere bir mektup yazarak obeliskin kendilerine gönderilmesini istiyor; taş muhtemelen İulianus'un ölümünden sonra şehre geliyor lakin bu sefer de uzunca bir süre Kadırga sahilinde kalıyor. Teyyy 390 yılında I. Theodosius döneminde taş yerine dikiliyor.

Eski yıllarda Obelisk ve Örme Sütun
Taşın toplam uzunluğu 19,59 metre olmakla birlikte aslının 3'te 2'si kadar olduğu söylenir. Orijinali 30 metre civarındaymış diyebiliriz. Alt kısmında düzeltme işlemi hiyerogliflerden birisinin yarım olmasından da anlaşılmaktadır. Ya taşıma sırasında bir kırılma mevcut yahut kolay taşınması için kısaltılmış olabileceği düşünülmektedir.

Dikilitaş mermerden bir kaide üzerine oturtulmuş, kaidenin temelinde de bir yüzünde adet üzerine Grekçe, diğer yüzünde Latince kitabeler işlenmiştir. Grekçe metinde anlatıcı ağzından 32 günde dikildiği, Latince metinde ise taşın ağzından 30 günde dikildiği anlatılmaktadır. Niye öyledir, ben bir anlam veremedim.
Temelin diğer iki yüzünde ise taşın yerine yerleştirilme öyküsü ve araba yarışları tasvir edilmiştir. Dikkatli olarak tasvirlere bakarsanız bu öyküyü görebilirsiniz. Bu noktada biraz eğilmeniz ve motifleri alıcı gözle incelemenizde fayda var.



Kaidenin dört yüzünde imparator ve ailesi, kumandanları, yarış izleyenler kabartmalarla tasvir edilmiştir.


Dikilitaş'ın dört yüzünde de hiyeroglifler vardır. Ama çok dikkat çekmeyen, uzaktan bakıldığında farkedilen, bir parça martıların pisliğinden ötürü kirlenen en üstte yer alan piramit biçimli uçta Firavun III. Tutmosis ile Mısır Tanrısı Amon-Re el ele görünüyor. Piramitin bittiği yerden başlamak üzere çerçeve içinde yine tanrı ve firavun vardır. Bunun hemen altında şahin başlı olarak tasvir edilen tanrı kutsal Horus yer alıyor. Esas hiyeroglif yazı bu noktadan sonra başlıyor. Burada da Mısır tanrılarına övgüler var. Ne yazdığını şuraya kopyalamıştım bir zamanlar.
 
Dikilitaş'ın üst kısmı

Dikilitaş











Dikilitaş'ın çevresinde birkaç tur atalım, biraz uzaklaşalım, sonra yaklaşalım ve tekrar tekrar bakalım. Sonrasında yolumuza devam edelim ve Yılanlı Sütun'un yanına gidelim.

YILANLI SÜTUN

Burmalı Sütun - Yılanlı Sütun
Yılanlı Sütun ya da diğer bilinen adıyla Burmalı Sütun. Günümüze gelen kısmı 5,30 metredir. Delfi'deki Apollon Mabediönünden I. Constantinus zamanında İstanbul'a getirtilmiş. O zamanlar 8 metre yüksekliğinde olan sütunun üzerinde 3 ayrı yöne bakan yılan başları varmış. Sonrasında nasıl olduysa kaybolmuş. Evliya Çelebi bu sütunun İstanbul'u yılan, çıyan ve akreplerden koruduğunu yazmış. 

1880'li yıllarda Yılanlı Sütun






ÖRME SÜTUN

Örme Sütun (Restorasyon Öncesi)
Spina'nın son ucundaki 32 metre boyundaki bu sütun Bizans devrinde çeşitli ölçülerdeki yontulmuş taşlardan örülerek yapılmış. Kitabesindeki Grekçe metinden anlaşıldığına göre 4 veya 5. yüzyıla tarihlenmektedir. Maalesef restorasyon geçirdi.
 
Bir kış günü Örme Sütun

Restorasyon sırası ve sonrasındaki görüntüsü şöyle: 
Örme Sütun Restorasyonu

Örme Sütun ve Yılanlı Sütun, 2015

Çok eskilerden günümüze ulaşmış 3 anıt sütunu da gördükten sonra yönümüzü nereye çevirelim?






*** | ***
Ek fotoğraflar:
Sfendon
Milion Taşı
Kar Zamanı Alman Çeşmesi
Obellsk, Joseph-Philibert Girault de Prangey, 1843

Sphendon Duvarı ve Eski Evler, Çeşme

İstanbul'un Su Kemerleri

$
0
0
İstanbul'da su kemeri denilince akla ilk gelmesi gereken, pek çok kişinin muhakkak gördüğü Bozdoğan Kemeri olarak bilinen Taksim yönünden gelindiğinde Unkapanı'nı geçtikten sonra altından geçtiğimiz Valens Kemeri olarak da bilinen su kemeridir. Şehzadebaşı ve Saraçhane bölgesindedir. Yükselti farklarından ötürü suyu aşırmak için bu kemerlerden inşaa edilir ve su, üzerinde bulunan künklerin içinden akar gidermiş. Bizans devrinde daha çok sarnıçlarda toplanırken, Osmanlı devrinde zaman içinde akar su halinde çeşmelerden kullanılır olmuş. Evlerde çeşme bulunmuyor, döneminde sadece izinli olarak kimi paşaların konaklarına çeşme konurmuş. Evler kendi sularını çeşmelerden alabildiği gibi sakalar da evlere servis yaparmış. Konumuz şimdilik bu değil.

İstanbul ve çevresindeki su kemerleri Avrupa Yakası'nda Kemerburgaz, Gaziosmanpaşa, Bahçeköy ve Bayrampaşa bölgesinde kalmıştır. Bu su kemerlerinin yerleri için şu haritayı kullanabilirsiniz.


Su kemerleri Anadolu'da da çok yaygındır. Özellikle antik kentler ve yakınlarında pek çok su kemeri günümüze kadar gelebilmiştir. İnternetten aradığınızda bulabilirsiniz. Çok fotoğrafik bulduğum ve üzerine de çıkabildiğimiz Aspendos'taki şu kemer gibi.

Roma, Bizans ve Osmanlı döneminde pek çok su kemeri İstanbul'un çevresinden şehrin içine su getirmek için kullanılmış. Su kemeri bir su sisteminin sadece bir ayağı olmakla birlikte en anıtsal yapısıdır. Su kemeri dışında bu sistemin içinde bentler, havuzlar, maksemler, suterazileri, çeşmeler, sebiller, sarnıçlar bulunmaktadır.

Bozdoğan Su Kemeri günün değişik zamanlarında güzel fotoğraflar vermektedir. Eğer becerebilirseniz üstüne çıkıp yürüyebilirsiniz ama zorludur ve yasaktır. Açıkcası kendim henüz çıkamadım.
Bozdoğan Kemeri

Bozdoğan Kemeri'ne Hadrianus Kemeri de denilmiştir ama günümüzde pek bilinmemektedir. Kemer değişik dönemlerde onarımlar geçirmiştir. II. Mustafa devrinde yapılan tamirata ilişkin kitabeyi kemerin  hemen yanında bulunan tiyatronun önünden bakınca görebiliyoruz.
Bozdoğan Kemeri üzerine II. Mustafa devrinde yapılan tamirata ilişkin kitabe
Kemerin en yüksek bölümü 28 metre olup yıkılan kısımları ile birlikte 971 metre imiş. Daha önceleri daha uzun olduğu düşünülmektedir. Bir ucu Fatih'in içine, diğer ucu Süleymaniye semtinin içine kadar gitmektedir. 4. yüzyıldan günümüze gelebilmiş en eski su kemeridir.

İstanbul'da bulunan su kemerleri bir kerede ziyaret etme şansımız pek yok. Hem ulaşımlarının zorluğu hem de mesafeler ve çevre gezisi ile birlikte düşündüğümüzde 3 rota yapılabilir.

Yolumuzu Bahçeköy tarafına verdiğimizde yanından / altından geçerken rahatlıkla fark edeceğimiz I. Mahmut Su Kemeri bizi karşılar.

I. Mahmut Su Kemeri, Bahçeköy
Bahçeköy'ün içinden Zekeriyaköy'e doğru giderken hemen sağımızda yüksekliği daha az olan Bahçeköy Kemeri'ni de görebiliriz.

Bahçeköy Caddesi olarak bilinen ve orman yolundan Kemerburgaz'a bağlayan yolu devam edersek bir süre sonra bir kemerin altından geçeceğiz. Evvelbent Kemeri ya da Paşadere Kemeri olarak bilinen Mimar Sinan yapısı su kemeri. 102 metre uzunluğa sahip kemerin asıl adının Balıkzade olduğu söylenmektedir. Bugün altında arabaların geçtiği uzun bir göz ile altta 5, üstte 7 olmak üzere toplam 13 gözü vardır.

Evvelbent Kemeri
Bu kemere gelmeden evvel biraz geride ormanın içinde Yosunlu Kemer ve yine biraz daha içeride Kara Kemer bulunmaktadır (Haritada görebilirsiniz). Bu kemerleri henüz ziyaret etmediğim için elimde fotoğrafları da yok.

Yola devam ettiğimizde Kemerburgaz'a gireriz. Göktürk'e doğru devam ettiğimizde karşımızda upuzun bir su kemeri daha belirir. Uzun Kemer. Yine bir Sinan yapısı. Uzunluğundan ötürü kemeri gezmek biraz zaman alacaktır. Toplamda 711 metre uzunluğunda kemerde üst katta 50, alt katta 47 göz vardır.  Su kemerin en üstünden gitmektedir. Mimar Sinan bu kemeri inşaa ederken daha evvel yıkılmış olan kemerin temellerini kullanmıştır.


Uzun Kemer


Uzun Kemer, Kemerburgaz
Buradan geriye İstanbul yönüne doğru devam ettiğimizde Kemerburgaz'ı geçtikten sonra bizi bir su kemeri daha karşılayacaktır. Eğri Kemer ya da Kovuk Kemer olarak bildiğimiz yine bir Sinan yapısı. Toplam uzunluğu 408 metredir. Bir noktadan sonra 90 derece ile dönüş yaptığından ötürü Kırık Kemer de denilmiştir.

Eğri (Kovuk) Kemer, Kemerburgaz

Üst katında içinden geçilebiliyor
Bu kemerlerden su bugünkü ulaşım yollarını aşıp tepenin diğer yanında bulunan Alibeyköy Barajı üzerinde bulunan su kemerlerine geçmektedir.  O kemerlere bu noktadan her ne kadar yürüyerek ulaşmak mümkün olsa da biraz zahmetlidir. Gazi Mahallesi, Cebeci Köyü üzerinden gitmek daha kolaydır. Ancak mevsime, yıllara göre baraj su seviyesi değişmekte, bölgedeki taş ocaklarından ötürü klasik binek arabayla gitmek sıkıntı çıkarabilmektedir.

Haritadan yerini görebileceğiniz kemere kadar arabayla gidemiyorsunuz. Bizim gittiğimiz dönemde barajda su seviyesindeki düşüklük nedeniyle su kemerleri bölgesinde su olmadığından çevrede rahatlıkla yürüyebilmiştik. Ancak şimdilerde bizim yürüdüğümüz alanlarda göl var ve yürümek için uygun donanıma sahip olmanız tavsiye edilir.

Su kemerlerinin kimilerine göre en ihtişamlısı Mağlova Su Kemeri'dir. Mağlova'nın Moğol Ağa'dan geldiği ileri sürülse de, o yöreye halk tarafından Mahleva denilirmiş. Ayrıca Muallak Kemer olarak da geçer. Bugün Alibeyköy Baraj Gölü içerisinde kalmakla birlikte İSKİ tarafından da aktif olarak kullanıldığı belirtilmektedir. İstanbul'daki bu en zarif su kemerinin tepe uzunluğu 258 metredir.

Mağlova Su Kemeri, Alibeyköy Baraj Gölü

Mağlova Kemeri'nin Üst Galerisi
Yine Sinan yapısı olan ve Kırkçeşme Tesisleri'nin bir parçası olan Güzelcekemer'de aynı baraj gölü içerisindedir. Altta 8, üstte 11 gözü vardır. 165 metre uzunluğundaki kemerin temelden yüksekliği 34,5 metredir.

Güzelce Kemer
Bu bölgede bu anıtsal su kemerlerinde gelen suyu küçük tepelerden aşıran çok sayıda tek veya çift gözlü su kemerleri vardır. Bunların pek çoğu dere içlerinde ağaçların arasında zor görünebilmektedir. Açıkcası tek tek gitmek için fırsat bulamadım. Bunların konumlarını haritada görebilirsiniz. Tespit edemediklerim de olabilir. Örnek olarak şu fotoğrafta ağaçların arasında bir tanesi görünmektedir.
Virankemer'in uzaktan görünümü
Bugün TEM yolu üzerinden Gazi Mahallesi'ne girmek istediğimizde hemen girişte derenin içinde kalmış bir su kemeri daha vardır: Balıklı Kemer. 9 gözlü bu kemer ilk olarak Fatih devrinde yapılmıştır. Uzunluğu 125 metre,

Balıklı Kemer
Bu kemere yakın bir de aynı isimli havuz vardır: Balıklı Havuz. Google Maps'de nedense buna Tarihi Şeytan Kalesi demişler :) Onun da bir fotoğrafın ekleyeyim. 12*18,4 metre boyutlarındaki bu havuzda oda şeklinde 3 bölüm vardır ve Roma döneminden gelmiştir. Osmanlı döneminde de onarım geçiren yapı yakın dönemde restore edilmiş.

Balıklı Havuz
Yine bu mevkilerde, TEM yolundan Edirne yönüne devam ettiğimizde İSTOÇ'a gelmeden evvel geçilen viyadükte sağa doğru dikkatli bakıldığında görülebilecek ama günümüzde askeri bölge olmasından ötürü ya özel izinle gidip ziyaret edebileceğiniz Roma veya Erken Bizans devrinden günümüze geldiği düşünülen bir başka su kemeri de Mazul Kemer'dir. Mazlum Kemer olarak da geçmektedir.

Mazul Kemer
Genel olarak su kemerlerini bugün de ziyaret etmek çok kolay olmuyor.

Bugün Bayrampaşa'da bulunan İstanbul Sebze Hali'nin karşı tarafında mahallenin içinde bir başka su kemeri hayli tahrip olarak günümüze gelmiştir. Mahallede binalarla içiçe geçmiş su kemerinin bugünkü halini tam bilemiyorum. Çevresinde inşaat yapımı ile ilgili tartışmaları hatırlıyorum. Bu kemer Avasköy Su Kemeri olup yine bir Sinan yapısıdır. 11 gözlüdür ve fazla tahribat görmüştür.

Avasköy Kemeri

Avasköy Kemeri
Sebze halinin biraz daha ilerisinde, hal kavşağı içerisinde kalmış olan Ali Paşa Su Kemeri de günümüze pek sağlam gelememiştir. Altta 6, üstte 8 gözü vardır.

Ali Paşa Kemeri
Burada belirtilmeyen kemerleri harita üzerinden takip edebilirsiniz. Çok istemiş olmama rağmen tamamını görecek fırsatı bulamamıştım. Hatta yerlerini tespit ederken bile hayli zorlandığımı itiraf edeyim.

Bu yazıyı kendi flipboard derginize taşımak isterseniz
Add to Flipboard Magazine.

Ek Fotoğraflar:


Mağlova Kemeri
Mağlova Kemeri Eski Fotoğrafı

I. Mahmut Kemeri
Eğri Kemer
Eğri Kemer

Eğri Kemer

Uzun Kemer
Uzun Kemer

Uzun Kemer
Bozdoğan Kemeri
Bozdoğan Kemeri

Bozdoğan Kemeri

Bozdoğan Kemeri




Gazanfer Ağa Külliyesi ve Bozdoğan Kemeri

Eski İstanbul Fotoğrafları Arşivi

$
0
0
Eski İstanbul Fotoğrafları aslında Facebook'u kullanmam için ana sebeplerden birisi. Üzerinde konuşmak, tartışmak, tespit için araştırmalar yapmak çok keyifli oluyor. 

Şimdiye kadar ve halen lokal olarak arşiv yapmamakla birlikte özellikle İstanbulium sayfalarında lazım olacak eski fotoğraflar için yine internet üzerinde fotoğrafları semtler bazında tutuyordum. Ancak sağlıklı bir arşiv olmuyordu ve düzenli güncelleme yapamıyordum.

Ancak Facebook olsun, diğer sosyal medya ortamları olsun; sağlıklı bir arşivi oluşturacak müsait bir yapı sunmuyorlar. Facebook, gruplarda yapılan aramalarda arama sonucunu genelde dönmüyor. Bu nedenle daha önce gördüğünüz, bildiğiniz bir fotoğraf lazım olduğunda ulaşamıyorsunuz.


Bir diğer ve mühim sorun ise bu ortamlarda paylaşılan fotoğraflara dair genel bilgilerin eksik olmasıydı. Eğer takipçiler ilgili ise yorum kısmında tamamlıyorlar. Tamamlansa bile klasifiye edilmiş bir şekilde bunlara ulaşma şansınız yine olmuyor. 

Bu ve buna benzer sorunlar, kendi yaşadığım sıkıntılar, en azından kendi ve yakın çevremin ihtiyaçlarına çare olabilecek bir çözüm geliştirmek istedim. Ücretsiz bir yapı ve eldekileri kolayca ve seri bir şekilde aktaracağım bir düzen olmalıydı. Ayrıca sosyal medya ortamı olması ekstra bir katma değer yaratırdı. Bunun için üzerinde fazlaca düşünmeden TUMBLR ortamında karar kıldım. İdeal değil ama mevcutlar içinden işime en çok geleni idi.

Daha önce FLIPBOARD üzerinde eski fotoğrafları bir dergide toparlamıştım. Bunun için Facebook'taki temel grubumuz olarak OLDIST'i kullanmıştım. Yine aynısını yaparak ilk iş olarak OLDIST'ten fotoğrafları indirip yüklemeye başladım. Sonrasında üyesi olduğum diğer gruplardan uygun gördüğüm fotoğrafları aktardım. Özellikle hem çözünürlük sorunları, hem de eksik bilgilerle (fotoğrafçı adı bile yazılmıyor) paylaşılmasından ötürü direkt birincil kaynaklara da yöneldim. Hem büyük boyutlu, hem de detayların daha net görüldüğü fotoğraflara ulaştım ve onları da yükledim, yüklemeye devam ediyorum. Henüz o aşamaya gelmedim ama bundan sonra karşıma çıkan her eski İstanbul fotoğrafını yükleyeceğim. Zaman içinde anahtar kelimelerin düzeni üzerinde de çalışmak istiyorum. Şu aşamada sadece temel anahtar kelimeleri vermekle yetiniyorum.

Fotoğrafların çift olmamasına özen gösteriyorum. Eğer daha iyi kalitede bir örneğine rastlarsam eskisinin üzerine yüklüyorum. Yine de arada kaçanlar olabilir.

Özellikle 19. yüzyıl fotoğraflarında farklı kaynak kitaplardan tarama usülü ile elde edilen fotoğrafların her bir kopyasını tutmaya dikkat ediyorum. Aynı fotoğraf olsa bile, renk farklılıkları bulunmaktadır.

Şimdilik 3,000+ fotoğraf ulaşılabilir durumdadır, yakın dönemde 5 bin fotoğrafı bulacaktır. Hedef ise uzun vadede en az 10 bin fotoğraflık bir arşiv oluşturmak olacak. 

Bu işlemler halen devam ediyor. Birkaç fotoğraf için sahibinden önce izin alıp ondan sonra yükledim. Ancak eski fotoğraflar için böyle bir izin sürecini geçirmedim. Yüklenenler içinde telif sorunu olduğuna dair bir bilgi gelirse, çekinmeden kaldırırım.

Her fotoğrafa, kesin bilgilerine ulaşmışsam muhakkak bilgilerini yazıyorum. O an olmazsa bile daha sonra bilgilere ulaşınca EDIT edip iliştiriyorum. Bilgi kesin olmadıkça eklemiyorum. Eğer hatalı, yanlış olduğunu düşündüğünüz varsa düzeltme için katkınızı esirgemeyiniz.

Her fotoğrafa muhakkak ETİKETLER ekliyorum. Bu etiketler çoklukla ve fotoğrafın özelliğine göre şunlardan oluşuyor:

  • Fotoğrafçı adı
  • Semt adı
  • Fotoğrafın çekim yılı
  • Fotoğrafın çekildiği nokta (Galata Kulesinden gibi)
  • Fotoğraftaki mühim eserler (Sultan Ahmet Camii gibi)
  • Fotoğraftaki eser tipleri (Yalı gibi)

Etiketlerde tamamen Türkçe karakterler kullanılmaktadır. 

Her bir başlıkta 1 fotoğraf olmakla birlikte zaman zaman bir konu çevresinde olan başlıklarda 10 fotoğrafa kadar başlık açılmaktadır. 

Etiketleri Nasıl Kullanacağız?

Her başlığa girildiğinde fotoğrafın sağ bölümünde etiketler görünmektedir. Burada etiketler üzerine tıklamak suretiyle aynı etikete sahip tüm fotoğraflar listelenir. Bu arada adres satırına bakarsanız aşağıda gibi bir adresi göreceksiniz.

http://eski.istanbulium.net/tagged/tepebaşı” Bu örnekte olduğu gibi "tagged/" ifadesinden sonra anahtar kelime yerleştirebilirsiniz. Birden fazla kelimeden oluşan anahtar kelimelerde araya "-" işareti koymalısınız. "http://eski.istanbulium.net/tagged/sultan-ahmet-camii" gibi.

Ayrıca sayfanın sol alt köşesinde yer alan ARAMA bölümünden de sonuç getirebilmektesiniz.

Ayrıca bu sayfanın en üstünde yer alan Google Özel Arama ile tüm İstanbulium sitelerinden sonuç gelmektedir.

Tüm bunları yapmamdaki tek temel amaç aranıldığında daha kolayca bulunabilecek bir “Eski İstanbul Fotoğrafları Arşivi” yapmaktır. Bu en fazla kişisel olarak benim ve İstanbul ile alakalı yakın arkadaşlarımın ihtiyacıdır. Bazen bir eserin, bir yerin, bir detayın başka fotoğraflarda nasıl göründüğüne göre hareket etmek zorunda kalıyoruz. 

Bu arşiv araştırma yapmak isteyenler ile eski İstanbul fotoğrafı meraklılarının da faydalanabileceği bir kaynak siteye dönüşüyor.

Yakın bir zamanda "Eski İstanbul Fotoğrafları Indeksi"ni de paylaşmayı umuyorum. 

Mühim not: Bu arşivde yayınlanan ve yayınlanacak olan fotoğraflar tamamen bilgi maksatlı olup, internet üzerinde paylaşmanızda sakınca olmamakla birlikte yayınlarınızda kullanmak istediğinizde lütfen fotoğrafa özel araştırma yapınız.

Eski İstanbul Fotoğrafları Arşivi İndeksi

$
0
0
Eski İstanbul Fotoğrafları Arşivi ile ilgili olarak bir önceki yazıda bazı bilgiler verilmişti. Tekrar belirtmek gerekirse, internette eski İstanbul fotoğrafları arşivi oluşturan siteler olsun, Facebook grupları ve sayfaları olsun, temel problemleri şudur: Aranılan bir fotoğrafa ulaşamamakla birlikte kategorize edilmiş bir fotoğraf listesi sunamamaktadırlar. Bu sayfalardan ziyade kullanılan sisteminin amacının farklı olmasından kaynaklıdır. Bu yazıda fotoğraflara kolayca ulaşmayı sağlayacak olan indeks hakkında bilgi verilip, örnek olarak yapılmış olan indeks grupları ile etiketleme süreci hakkında detay iletilecektir. 

Sitede fotoğraflara ait bilgiler, açıklamaların dışında ek olarak etiketler (tag) şeklinde tanımlanmaktadır ve bu sayede etiket aracılığıyla bir kategorizasyon oluşturulmaktadır. Eksiklikleri bulunmakta olup fotoğraflara ait bilgiler temin edildikçe / kesinleştikçe bu etiketler tamamlanmaktadır.  Yeni etiket tipleri yaratılmaktadır. Tahmin edersiniz ki bu gibi çalışmalar bir kişinin kolayca üstesinden kalkabileceği ölçekte değildir. Standart kategorizasyon etiketi ile birlikte benzer görüntülere sahip olan fotoğrafları birbiriyle özdeşleştirmek / karşılaştırma yapılabilmesini sağlamak adına özel etiketler de üretilmektedir. Örnek olarak Tarabya etiketi varken, benzer açıdaki fotoğrafları kolayca bulabilmek için Tarabya Genel Görünümü de eklenmiştir. Çünkü sadece Tarabya olarak listeleme yaptığımızda bile şu anda çok sayıda fotoğraf gelmektedir ve içinden istediğiniz görüntüyü ayıklamakla ek olarak uğraşmak durumundasınız. Halen eklenmeyi bekleyen, bu mantıkla benzer çok sayıda etiket belirlenmiştir. 

Etiketlerde fotoğrafçı adı ve semt adları tespit edildiği takdirde kesinlikle bulunmaktadır. Çok eski fotoğraflarda yıl bilgileri çoklukla kesin değil, en iyi ihtimalle 10 yıl üzeri aralıklara verildiği için boş bırakma tercih edilmiştir. Bunun bir diğeri sebebi de birbiriyle çelişen tarihlerin belirtilmiş olmasıdır. Özellikle 19. yüzyıl fotoğraflarında kaynak kitabın baskı tarihi fotoğrafın yılı şeklinde sunuluyor ki, doğru değildir.  


Bu sayfada yer alan indeks ile gruplandırılmış indeksler dönem dönem güncellenecektir. Zaman içerisinde daha çok fotoğraf yükleneceği için indeksin getirdiği sonuçlar da daha yüksek olacaktır. Son güncelleme 12/01/2015 tarihinde olup 3500'e yakın başlık ve 4000 üzerinde fotoğraf üzerinden sonuç getirmiştir. 

Fotoğrafçı ve Fotoğraf Arşivi İndeksi:


abdullah fréres hans peter grumpe 
adolphe saum hayati tabanlıoğlu 
agence de presse meurisse hayati tabanlıoğlu arşivi
alfred nicolas normand hilmi şahenk 
ali enis oza i.hakkı konyalı
ali rıza paşa iae arşivi
ali saim ülgen james robertson 
ali sami aközer joseph-philibert girault de prangey 
apollon stüdyosu arşiviloc  arşivi
ara gülermatson (g. eric and edith) photograph collection 
arthur kingsley porter maurice mays 
aşil samancı maynard owen williams 
basile kargopoulo mehmet n. taşdelen 
charles gerard mihran iranian 
charles samz nicholas v. artamonoff 
christopher oscanyan nicolas andriomenos 
dumbarton oaks arşiviothmar pferschy 
edwin a. groswenor pascal sébah 
encümen arşiviphotoblog co arşivi
ernest de caranza pierre de gigord arşivi
felice beato robert l. van nice 
felix bonfilsrolf gross 
fonds henri proust salt araştırma arşivi
francis bedford sébah & joaillier 
gertrude bell selahattin giz 
guillaume berggren sophus williams 
gulmez fréres söylemezoğlu arşivi
haluk doğanbey tahsin ispiroğlu 
haluk konyalı tchobanian freres 

Fotoğrafın Semt İndeksi

abbasağaçatladıkapı kadırga ortaköy tünel 
acıbadem çayırbaşı kağıthane pangaltı tunusbağı 
ağaçlı çemberlitaş kalamış paşabahçe tuzla 
ahırkapıçengelköy kalender pendik ulus 
ahmediyeçiftekayalar kandilli perşembepazarıunkapanı 
akıntıburnu çırağan kanlıcapiyerloti üsküdar 
aksaray çırçır kapalıçarşı rami vaniköy 
alibeyköy çukurbostan karacaahmet rumelifeneri vefa 
anadoluhisarıdavutpaşa karagümrükrumelihisarıvezneciler 
anadolukavağıdemirkapı karaköy rumelikavağı yalıköy 
arnavutköy dikilitaş kariye sadabadyavedud 
aşiyan direklerarasıkartal sakızağacı yavuzselim 
ataköy divanyolu kasımpaşa salacak yedikule 
atmeydanı doğancılar kavak iskelesi salıpazarı yemiş iskelesi 
ayaspaşadolmabahçekayalar samatya yenibahçe 
ayazağa dragos kazlıçeşme saraçhane yenikapı 
ayvansaray edirnekapıkefeliköysarayburnu yeniköy 
azapkapı eğrikapı kemerburgaz sarıyer yenimahalle
babıali elmadağ kilyos selamiçeşme yeşilköy 
bağcılar eminönü kınalıada selimiye yıldız 
bağlarbaşı emirgan kireçburnu silahtarağa yüksekkaldırım 
bahçekapı esenler kırkçeşmeler silivri zeyrek 
bahçeköy eyüp Kısıklı silivrikapı zeytinburnu 
bahçelievler fatihkıztaşı sıraselviler zincirlikuyu 
bakırköy fener küçükayasofya sirkeci 
balatfenerbahçe küçükçekmece soğukçeşme 
balmumcu fındıklıküçükpazar sultanahmet 
bebek fındıkzade küçüksu sultanhamam
bedrettin galatakulaksızsultantepe 
belgratkapıgalatasaray kulelisulukule 
beşiktaş garipçe kumkapı süleymaniye 
beyazıt gedikpaşa kurtuluş sütlüce 
beykozgöksukuruçeşme şehremini 
beylerbeyi gülhane kuzguncuk şehzadebaşı 
beyoğlu gümüşsuyu laleli şile 
bülbülderesi güngören langa şemsipaşa
burgazadahaliç levent şirinevler 
büyükada halıcıoğlu maçkaşişhane 
büyükçekmece harbiye mahmutpaşaşişli 
büyükdere harem maltepetaksim 
cağaloğlu hasanpaşa mecidiyeköy talimhane 
cankurtaran haseki mercan tarabya
cerrahpaşahaydarpaşa merkezefendi tarihi yarımada 
cibali heybeliada mesarburnu tarlabaşı 
cihangir horhor mevlanakapıtaşlık 
çamlıcaıhlamur mihrabat tepebaşı 
çapa istiklal caddesi moda teşvikiye 
çarşamba istinye mühürdar tokmaktepe 
çarşıkapı kabataş nişantaşıtophane 
çatalca kadıköy okmeydanı topkapı 

Genel Kelimeler Indeksi


1. avlu
2. galata köprüsü
3. galata köprüsü 
3. Galata Köprüsü 
4. galata köprüsü
6. daire 
abdest
abdülhamit 
abdullah ağa çeşmesi
abide-i hürriyet 
adalet kulesi 
adliye camii 
adliye sarayı 
afif paşa yalısı
ağa camii 
ahi çelebi camii 
ahırkapı feneri 
ahmet fehim paşa sarayı 
ahşap ev 
akm 
aksaray meydanı 
alay köşkü 
alemdar caddesi 
ali paşa sarayı 
alman çeşmesi
alman hastanesi
alman konsolosluğu 
altın kapı 
amcazade külliyesi 
anadolu hisarı 
anıt 
arabalıvapur 
arap camii 
arkadios sütunu 
arkeoloji müzesi
arz odası
arzuhalci 
atatürk 
atik ali paşa camii 
atik mustafa paşa camii 
atik valide darüşşifası 
atlı tramvay 
attar halil ağa çeşmesi 
aya irini 
ayasofya
ayasofya iç görünümü 
ayasofya restorasyonu 
ayasofya şadırvanı 
ayasofya sebili 
ayasofya su terazisi 
ayasofya türbeleri 
ayastafenos anıtı 
ayı 
aziziye karakolu 
bab-ı ali
bab-ı hümayun 
babüssaade 
babüsselam 
bağdat köşkü 
bahariye mevlevihanesi 
bahriye hastanesi 
bahriye nezareti 
balıkçı 
barbaros anıtı 
bayıldım yokuşu 
bebek camii 
bekirağa bölüğü 
bektaş mehmet efendi mescidi
bentler 
beyazıt camii 
beyazıt hamamı 
beyazıt kulesi 
beyazıt kulesinden
beyazıt kulesinden beyazıt
beyazıt kulesinden eminönü 
beyazıt kulesinden galata köprüsü 
beyazıt kulesinden süleymaniye 
beyazıt kulesinden sultanahmet 
beyazıt medresesi 
beyazıt meydanı
beyhan sultan sarayı 
beykoz kasrı 
beylerbeyi sarayı 
bisiklet 
bodrum camii 
boğaziçi köprüsü 
boğaziçi üniversitesi 
boğaziçi 
bomonti 
bozdoğan kemeri 
bukoleon 
bulgar kilisesi 
bulgur palas 
burmalı mescit 
büyük saray mozaikleri müzesi 
büyükçekmece köprüsü 
büyükdere çınarı 
büyükhendek caddesi 
caferağa medresesi 
çağlayan kasrı 
çakır ağa mescidi 
camcı ali camii 
cami
çandarlı ibrahim paşa camii 
çapa kız muallim mektebi 
çatana 
çay ocağı 
çektirme
cellat çeşmesi
cemile sultan sarayı 
çeşme 
ceylan 
cigerci
cihangir camii 
çınar 
cinci meydanı 
çinili köşk 
çırağan sarayı 
çocuklar 
collected by Pierre de Gigord 
çorlulu ali paşa çeşmesi 
çuhacı han 
çukur muhallebici 
cuma selamlığı 
cumhuriyet anıtı 
cumhuriyet bayramı 
cündi meydanı 
dalyan 
damat ibrahim paşa sebili 
darülaceze 
darüşşifa 
Dayezade Yusuf Ağa Mescidi 
de 
defterdar tahir efendi camii
değirmen ocağı camii 
değirmen 
deniz bisikleti 
denizaltı 
denizden dolmabahçe sarayı 
dergah 
derviş 
deve 
dolmabahçe camii 
dolmabahçe saat kulesi 
dolmabahçe saray tiyatrosu 
dolmabahçe sarayı 
düğümlü baba tekkesi 
Dumbarton Oaks 
elmalı barajı 
eminönü meydanı 
emirler mescidi 
erguvan 
Ertuğrul Yatı 
eski imaret camii 
esma sultan çeşmesi 
esnaf 
ethem pertev yalısı 
eyüp camii şadırvanı 
eyüp camii 
fabrika 
fatih camii 
fatih sultan mehmet
fayton 
fenari isa camii 
feriye sarayları 
fethiye camii
fotoğrafçı 
fransız elçiliği 
galata bedesteni 
galata köprüsü 
galata kulesi 
galata kulesinden kasımpaşa 
galata kulesinden köprü 
galata kulesinden sarayburnu 
galata kulesinden süleymaniye 
galata kulesinden tophane 
galata kulesinden 
galata mevlevihanesi 
garden bar 
garipçe kalesi 
gata
gazhane 
gece 
gemi 
gezi parkı 
goben zırhlısı 
göksu değirmeni 
gotlar sütunu 
gül camii 
gülhane parkı 
güzel sanatlar akademisi 
Güzelhisar 68 
hacı hüseyin hayri paşa sebili 
hadika taşı 
halas 
haliç tersanesi 
halıcılar
haliçten süleymaniye 
hamal 
hamam 
hamidiye camii 
han 
harbiye nezareti 
harbiye sipahi ocağı 
has ahırlar 
hasan paşa hanı 
haseki hürrem sultan hamamı 
haseki tarlası sarayı 
haşimi dergahı 
hastane 
hava fotoğrafı 
havuz 
haydarpaşa garı 
haydarpaşa yangını 
hayratiye köprüsü 
hazire 
heybeliada vapuru 
heykel 
hıdiva sarayı 
hilton 
horhor çeşmesi
hotel 
hünkar köşkü 
hüsrev paşa türbesi
i.hakkı konyalı 
iae 
ibrahim paşa sarayı
idam 
ıhlamur kasrı 
II. mahmut türbesi
iii. ahmet çeşmesi 
III. ahmet çeşmesi 
imaret 
imrahor camii 
imrahor kasrı
ingiliz elçiliği 
insan 
inşirah 
iplikhane kışlası 
işgal yılları 
ishak paşa camii 
ishak paşa hamamı 
iskele mescidi
iskele 
istimlak 
kadınlar çeşmesi 
kadınlar pazarı 
kağıthane deresi 
kahve ocağı
kahvehane 
kale 
kalenderhane camii 
Kamer 59 
kanuni sultan süleyman türbesi
kapı 
kar 
karakol 
karaköy ziraat bankası
kariye camii 
kartpostal 
kasımpaşa deresi 
kaybolan eserler 
kayık 
kervan 
Keşfi Cafer Efendi Tekkesi 
kılıç ali paşa camii 
kilise 
kınalıada vapuru 
kırım kilisesi 
kış 
kışla camii 
kızkulesi 
koca sinan paşa külliyesi 
koca sinan paşa sebili 
konak 
köpekbalığı 
köpekler 
köşk 
kristal gazinosu 
küçük ayasofya camii 
küçüksu çeşmesi 
küçüksu kasrı 
kuleli askerli lisesi 
kurbağalıdere
kurban pazarı 
kürkçü han 
kurtkemeri 
kütüphane 
kuyucu murat paşa külliyesi 
kuzey deniz saha komutanlığı 
lahana çeşmesi 
lahit
laleli camii 
letafet apartmanı 
likos deresi 
likya tipi lahit 
loc 
macar tabyası 
mağlova kemeri 
mahalle 
mahya 
manda 
marmara denizi 
marmara 
mecidiye köşkü 
medrese 
mehfez 
mehmet emin ağa sebili 
menzil taşı
mermer kule 
merzifonlu kara mustafa paşa camii 
mescit 
meydan 
mezar 
mezarlık 
mihrimah sultan camii 
mihrimah sultan sıbyan mektebi 
mihrişah sultan sebili
mimar sinan üniversitesi 
mimar-sinan-mescidi
minare 
minerva han 
mısır çarşısı 
mısır konsolosluğu 
model 
mozaik 
muhsinzade yalısı 
münire sultan sarayı
murat paşa camii 
muvakkithane
nakşıdil sultan türbesi 
namazgah 
nazime sultan yalısı
necip paşa konağı 
nişan taşı 
nişancı mehmet paşa camii 
Nordstern Hanı 
nuruosmaniye
nuruosmaniye camii 
nusretiye camii 
obelisk 
okçular tekkesi 
okmeydanı namazgahı 
öksüz yurdu 
okul 
oltacı 
örme sütun 
ortaköy camii 
panorama 
pazar 
pera palas 
petala oteli 
photoblog co 
Pierre De Gigord Collection 
plaj 
raif bey yalısı 
reji binaları 
reklendirme 
renklendirme 
renkli 
reşit mümtaz konağı 
revan köşkü 
revani çelebi camii 
robert kolej 
romorkör
rumeli feneri 
rumeli hisarı 
rus göçmenler 
rus yazlık sefareti 
rüstem paşa camii 
saat kulesi
saçlı emir tekkesi 
sadabad camii 
şadırvan 
şadiye sultan sarayı 
sadrazam halil rıfat paşa sarayı 
saffet paşa yalısı 
sahaflar 
saka 
saliha sultan çeşmesi 
salt araştırma 
saltanat kapısı 
saray
sarı beyazıt camii 
sarıyer vapuru 
savaklar
savarona 
sebil 
sebze hali 
şehir yatı mektebi 
şehzade camii 
şekerci
sel 
selamlık 
selimiye camii 
selimiye kışlası 
sepetçiler kasrı 
seraskerat 
seraskerlik dairesi 
şerbetçi 
Sergi-i Umumi-i Osmani 
seyyit hasan paşa medresesi 
sfendon 
sıbyan mektebi 
sidamara lahdi 
sidon lahdi 
sihap vapuru 
simitçi
simkeşhane 
sinan paşa köşkü 
sinanpaşa camii 
sırık hamalları 
sirkeci garı 
şişli camii 
siyavuş paşa köşkü 
sokak
sokollu mehmet paşa camii 
Souvenir de Constantinople 
Souvenir de Turquie
söylemezoğlu arşivi 
su kemeri
su terazisi 
süheyl bey camii 
suhulet 
süleymaniye camii iç görünümü 
süleymaniye camii 
süleymaniye külliyesi 
sultan ahmet camii 
sultan hamamı
Sultan II. Selim Türbesi 
sultan mahmut bendi 
sultan mahmut türbesi 
sultan selim türbesi 
sultanahmet cezaevi
summer palace hote 
summer palace hotel 
sünnet köprüsü 
sünnet odası 
süpürgeciler hanı 
süreyya plajı 
surlar 
surp kevork kilisesi 
sütlüce mezbahası 
tak 
taksim meydanı 
taksim stadyumu
tarabya genel görünümü 
taşkışla
tatavla
tebhirhane
tekfur sarayı
tekke
tekne 
telli baba 
tepeden arnavutköy 
tepeden tarabya 
tersane 
teşrifatçı akif efendi camii 
tezgahçılar 
tiyatro 
tokatlıyan oteli 
toklu dede mescidi 
topçu kışlası
tophane çeşmesi 
tophane kasrı
tophane kışlası 
tophane saat kulesi 
tophane-i amire 
topkapı sarayı 
topuzlu bent
trafik 
tramvay 
tulumbacılar 
türbe 
üçler mescidi
unkapanı köprüsü 
üskübi ibrahim ağa camii 
Üsküdar Amerikan Kız Lisesi 
üsküdar meydanı 
vagon li binası 
valide camii
valide sebili 
valide türbesi 
vapur tekne 
vapur 
vasıta 
vatan caddesi 
vefa kilise camii
vilayet camii
Vues Constantinople Bosphore 
weiner bank 
yalı 
yangın 
yanıkkapı
yassıada 
yat 
yavedud camii 
yavuz sultan selim camii
yavuz sultan selim medresesi 
yavuz zırhlısı 
yedekçiler mescidi 
yedikule hisarı 
yelken 
yelkenli 
yeni cami 
yeni çeşme 
yeni valide camii 
yeniçeri ağacı 
yeniçeşme camii 
yenikapı mevlevihanesi
yerebatan sarnıcı 
yılanlı sütun 
yılanlı yalı 
yıldız parkı 
yıldız saat kulesi 
yıldız sarayı 
yokolan eserler 
yoros kalesi
yörük ali plajı 
zeynep hanım konağı 
zeyrek camii 
zonaro 

Aynı Açıdan İstanbul: Galata Kulesi'nden Galata Köprüleri

$
0
0
Galata Köprüleri'ne daha önce bir yazıda değinmiştik. Haklarında derlenen bilgilere detaylı ulaşmak için o yazıya gözatabilirsiniz. Bu yazıda Galata Kulesi'nden Galata Köprüsü'ne doğru çekilmiş fotoğrafları derleyip toparlıyoruz. Bazı fotoğraflar birbirine çok benziyor. Muhtemelen 2 ayrı fotoğrafçı aynı zamanda kuleye çıkıp çekim yaptılar; yahut birisi birden fazla fotoğraf çekip, diğer fotoğrafçıya verdi. Elimdeki bilgilere göre bugüne kadar yapılmış olan Galata Köprüleri'nin yapım tarihlerini yeniden hatırlarsak.
1. Köprü: 1845
2. Köprü: 1863
3. Köprü: 1876
4. Köprü: 1912
5. Köprü: 1992
Birinci (1.) Galata Köprüsü'ne ait elime geçen tek fotoğraf Beyazıt Kulesi'nden çekilen bir panoramada yer almaktadır. Şuradan ulaşabilirsiniz.

19. yüzyıl İstanbul fotoğrafçılarının hemen hepsinin bu yönde bir fotoğrafı bulunmaktadır.


Sophus Williams & E. Linde & Co. 1860'lar
Felix Bonfils fotoğrafı, 1870
Christopher Oscanyan fotoğrafı, 1876 Öncesi




Abdullah Fréres, 1870'ler

Basile Kargopoulo, 1870'ler
Basile Kargopoulo, 1870'ler






3. Köprü, 2. Köprü Yanın İnşa Edilirken (?)



Mihran İranian Fotoğrafı












Sébah & Joillier Fotoğrafı

Guillaume Berggren Fotoğrafı, 1875


Hans Peter Grumpe, 1978

(1988)


Yeni Cami Hünkâr Kasrı

$
0
0
Hünkâr Kasrı
Yeni Cami'nin Hünkâr Kasrı ben bildim bileli kapalı idi. Sonrasında restorasyon sürecini girdi ve uzun süre (4 sene) yine ziyarete kapalı olduğu için görememiştim. Nihayetinde açılmış olsa bile benim fırsatım olmadı. İstanbul'a geliş gidişlerimde açıkcası dar vakitlerin etkisiyle de olsa gerek aklıma gelmedi. Taa ki yine olmayacaktı ama Yeni Cami'nin arka kısmında bir timelapse çekimi sırasında  uzun süre oyalanınca kasrı yeniden farkettim ve içine girdim. Uzun giriş bölümünde bir sergi vardı. Sergiyi hızlıca geçip doğru kasra yürüdüm. Şansıma içeride kimse yoktu ve fotoğraf çekimi kolaylaştı. Yarım saatten fazla bir süre içerde kaldım ve bu esnada 2 turist dışında kimse gelmedi. Girişte giymek için galoş veriyorlar ve bunu ayakkabının üstünden giyiyorsunuz. Giriş ücretsizdi. Gönül, salonların, odaların içine girmeyi de istedi; lâkin ziyaretçiler için sınır koymuşlar. Buna da şükür.

Ödüllü bir restorasyon olduğunu öğrendim. Restorasyon sürecinde 500 kadar sahte çininin olduğu da görülmüş. Bir kısmı bulunarak yerlerine konulmuş. Halen kimi çinilerin orijinalleri bulunamamış ve açıkcası seyrederken bunları farkediyorsunuz. Güvenlik görevlisi arkadaş fazlaca ilgilendiğimi görünce biraz sohbet ettik, yardımcı oldu sağolsun. Siteden bahsettim. Bu yazıyı da görür, kimbilir?



Bence bir fırsat yaratın ve gidin görün. Aşağıda flickr üzerinde oluşturduğum setten sağa-sola giderek fotoğrafları izleyebilirsiniz.

Yeni Cami Hünkâr Kasrı

İstanbul'un Zemini Ne Kadar Yükseldi?

$
0
0
1854, James Robertson
Aslında bu konu ile internette sıkça karşılaşıyorum. Daha önceki bir Twitter yazışması sonrasında en iyisi bu konuyu derleyip toparlayıp blog'a koymak diye düşünmüş ve sonrasında tembellik etmiştim. Bir yükselmenin elbette olduğu ama sanıldığı gibi 2-2.5 metre değil, 1 metreyi bile bulmayan bir zemin yükselmesi olduğunu belirtiyordum. İstanbul üzerine nefis paylaşımları ve zincirleriyle @kulturistan abimiz konuyu gündeme getirince müdahil oldum. Ama kısa mesajlarla konuyu sürdürmek izah ve kanıtlamaya yetersiz kalınca kendisine de belirttiğim gbi en iyisi burada derleyip toparlayayım dedim. Bakalım ne sonuç çıkacak?

Asıl yükselme ile alakalı olarak benim duyduğum,
Sultan Ahmet Camii yapılırken, temelden çıkan toprağın Hipodrom civarına da dökülerek zeminin yükseltildiği idi. Açıkcası doğruluğunu bilmiyorum ancak bana makul geliyor ve zemindeki asıl farklılığın bu dönemde olmuş olabileceğini düşündürtüyor. Diğer ihtimal ise Dikilitaş'ın yapıldığı dönemde de daha çukurda olmasıdır.  Genelde İstanbul'un zemininin son 150 yıl içerisinde 2 metreden fazla yükseldiği şeklinde genel bir kanı var. İstanbul dediğimiz elbette Sultanahmet ve Hipodrom. Bu kanıya temelde sebep olan ise sol üst köşede gördüğümüz James Robertson'un 1854 tarihli bu nefis fotoğrafı. Yere çömelmiş bir genç, kaidenin üstüne oturup ayaklarını sarkıtmış bir adam ve hemen yanında bir kadın. Adamın boyu tahminim 160 cm civarlarında.

Daha eski bir fotoğraf 1843 tarihli Joseph Philibert Girault De Prangey fotoğrafı maalesef küçük boyutlu ve dikkatli bakarsak kaidenin de kısmi olarak toprak altında olduğunu görürüz. Yani yeni fotoğrafta göremediğimiz kısım olsa olsa 40-50 cm.



1852 tarihli olduğu belirtilmiş olan bu genel fotoğrafta da durum aynı. Zemindeki düzensizlik ve eğime dikkat ediniz. Ayrıca Dikilitaş'ın solunda görünen avlu girişi daha yüksekte ve önünde aşağı yukarı bir basamak yüksekliğinde bir beton düzlem görünüyor. Benzeri fotoğrafın hemen sağ köşesinde de mevcut.



Altta yine bir James Robertson fotoğrafı. Muhtemelen ilk fotoğrafla aynı zamanda çekilmiş. Yine zemin bize doğru aşağı eğimli ve bozuk, sanki buradan yağmur suyu akışı gerçekleşiyor.





1854 sonrasında karşımıza ilk çıkan fotoğraf 22 Mayıs 1862 tarihli Francis Bedford'a ait ve zeminde bir düzenleme yapılmış olduğunu görüyoruz. Bir çevre düzenlemesi gerçekleşmiş, Dikilitaşların çevresine korkuluklar konulmuş. Üstteki ile çok benzer açılı bu fotoğraf zemindeki farklılığı çok iyi gösteriyor. Kayda değer bir yükseklik değişimi göze çarpmıyor. Ama benim burada dikkatimi çeken şey zeminin bize doğru alçalarak devam etmesi. Yani zemin halen düz değil.

1862, Francis Bedford


























Sergi-i Umum-i Osmani binasının Hipodrom'a yerleştirildiği aşağıdaki fotoğraf bir başka örnek. Serginin başlangıcı 27 Şubat 1863 olduğuna göre, çevre düzenlemesinin de bitmediğini düşünürsek, bu fotoğrafın 1862 yılında üstteki fotoğraftan sonra çekilmiş olması muhtemeldir.


















Bugünkü zeminle hemen hemen aynı. Benim tahminim Hipodrom yahut Atmeydanı'ndaki bir düzenleme ile Dikilitaş'ın bulunduğu alanda zemin kısmen yükseltilmiş. Bu düzenleme 1862, belki 1861 yılında gerçekleşmiş ve hatta sergi için bile yapılmış olabilir. 

Bu tarihten sonra 1870 ve 1880'lerden pek çok fotoğraf elimizde mevcut. Bunların toparlayabildiğim kadarını şurada görebilirsiniz.

Elbette Sultan Ahmet Camii avlusunun duvarları ve giriş kapılarını da dikkate almalıyız. Düzenleme öncesi fotoğraflarda da cami avlusunun girişinin düz ayak olduğunu görüyoruz. Eğer ciddi bir yükselme olsa, öncesinde merdivenli bir giriş sözkonusu olmalıydı.

Abdullah Biraderler'in 1880'li yıllardan bir fotoğrafı
























Bu fotoğrafta benim en çok dikkatimi çeken husus zemindeki eğimin kaybolmuş olması ve tamamen düzleşmesidir.

Topoğraf değilim, elimde zemine, Dikilitaş'a dair ölçümler yok ve elime bir metre alıp gidip ölçme şansım şu anda yok. Açıkcası bunu yapmak isterdim. O nedenle net bir yükselti farklılığı söyleyemiyorum. Benim eski fotoğrafları kullanarak gördüğüm şu: bozuk olan zeminin düzeltildiği, Dikilitaşların çevresine korkuluklar çekildiği, temellerinin çevresindeki toprağın kaldırılıp, çukur içinde bırakıldığıdır. Özellikle günümüzde Dikilitaş'a göz yüksekliğinden baktığımızı da hesaba katmıyoruz. Halbuki zemin Dikilitaş'ın kabartmalarının altında, yani ilk fotoğrafta adamın en fazla omuz hizasında bitiyor.  Sadece bu fotoğrafı dikkate aldığımızda bile 1 metre yahut biraz fazla bir fark göze çarpıyor. Bu kısım benim de halen kafamı karıştırıyor.  O dönemlerde zaman zaman kaidenin çevresine dolan toprağın temizlendiğine yoruyorum. Düzenlemenin öncesinde Dikilitaş'ın olduğu alanın cami avlusu girişine göre çok daha düşük seviyede olduğuna yoruyorum. O tarihlerdeki düzenleme ile zemin bozukluğu giderilmiş olup caminin avlu girişi seviyesine çekildiğini söyleyebiliyorum. Bu ise aşağı yukarı 50 cm gibi bir farka tekabül ediyor olmalı. Belki çok kesin kanıt sunamıyorum ama en azından 2 metre ve üzerinde bir yükselmenin olmadığını rahatlıkla söyleyebiliyorum.



Goad Haritaları

$
0
0
Charles Edward Goad tarafından 1904 yılında yangın sigortaları için hazırlanan haritaların Tarihi Yarımada bölümünden 20 paftaya, Kadıköy bölümünden ise 14 paftaya yüksek çözünürlüklü olarak ulaşabilirsiniz. Tarihi yarımada haritası Eminönü Haliç kıyısı ile Divanyolu arasındaki bölgeyi kapsarken Kadıköy haritası Haydarpaşa ile Moda  arasını kapsamaktadır.

Goad Haritaları Tarihi Yarımada: 20 Pafta
Goad Haritaları Kadıköy: 14 Pafta

Nirven Haritaları

$
0
0
Yüksek Mimar Suat Nirven tarafından 1946-1950 yılları arasında çizilmiş olan paftalardır. Pervititch Haritaları'nın tamamlayıcısı niteliğindeki bu haritalara şuradan ulaşabilirsiniz. Şimdilik Beyoğlu bölgesi için çizilen 16 pafta albüme eklenmiştir. Eminönü bölgesi için çizilmiş olan paftalar temin edildiğinde ilgili albüme eklenecektir.

Alman Mavileri

$
0
0

Alman Mavileri olarak isimlendirilen haritalarla ilgili özet bir bilgiyi İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi 1453'ün 2012 yılında yayınlanmış 13. sayısında buldum. Oradan özetle bir parça bilgi vermek gerekirse;

İstanbul kent planlanması için 1910 yılında Fransız Topoğrafya Cemiyeti'ne harita ihalesi veriliyor. 1911 yılında ölçme işlemleri tamamlanıyor ve harita çizimi Deutsch Syindikat für Staebaliche Arbeten firmasına ihale ediliyor. Haritalar 1/500 ve 1/1000 ölçekli olarak Türkçe isimler Fransızca telaffuz dikkate alınarak hazırlanıyor. Daha detaylı bilgiyi derginin olduğu
PDF dökümanında bulabilirsiniz.


3 cilt olarak hazırlanan bu haritaların elime geçen dijital kopyalarının önemli bir bölümünü yükleyeceğim. Bazı eksiklikleri bulunmaktadır. Fiziksel ciltler elimin altında olmadığı için karşılaştırma ve ciltlere uygun belirli bir sıralama yapamıyorum. O nedenle pafta numaralarına göre bir sıralama yaptım. Linklerden ulaşacağınız JPG dosyalara açıklamaları kendim yazdım. 

Şehir içindeki değişimi; yok olan eserleri tanımlamak; konum bilgilerini doğru olarak tespit edebilmek adına haritalar mühim. Ayrıca eski fotoğraflarda sıkça başvurduğumuz bir kaynak. Bu tip haritalar belli dönemlerde sınırlı sayıda baskıları yapılmış ve erişilmesi pek zor. O nedenle iyi taranmış dijital kopyalarının her an erişilebilir şekilde internete açılması gerekmektedir. Bunu yapabilecek, yapması gereken kütüphane ve kurumları harekete geçirmek ve peşinden takdir etmemiz ne güzel olurdu.

Öncelikle burada daha evvel bir yazı ya da albüm linkleri şeklinde paylaşılan haritaların albüm linklerini yeniden vereyim:

  • Goad Haritaları : 1904 yılı
  • Pervititch  Haritaları Tarihi Yarımada bölümü: 1922-1945 yılları
  • Pervititch  Haritaları Diğer İlçeler: 1922-1945 yılları
  • Nirven Haritaları: 1946-1950

Bu haritalar sigorta şirketleri için hazırlandığı için dönemin tüm İstanbul'u maalesef yoktur. Tüm haritalar Google Photos üzerinde albümler şeklinde paylaşılmış olup, albümlere katılarak daha sonra kendi hesabınızın altından kolayca ulaşabilirsiniz.

Alman Mavilerini önemsiyorum; çünkü hem daha geniş bir noktaya temas etmiş, hem de özellikle eski İstanbul fotoğraflarının daha yoğun olarak elimizde bulunduğu yıllardaki eserleri, yolları tanımlamamızda daha fazla yardımcı olacağını düşünüyorum. Ayrıca daha geniş bir alan için hazırlanmışlar.

EDIT: İBB tarafından yayınlanan 3 ciltlik haritaların PDF formatını temin edince paftaları resim haline dönüştürdüm ve toplu olarak Google Photos'a koydum. Eğer PDF dökümanını indirmek isterseniz Atatürk Kitaplığı kataloğundan bulabilir yahut şu linkten indirebilirsiniz. (3 dosya 564 MB) Diğer paftalara nazaran çözünürlükleri çok daha düşük ve filigran mevcuttur. Bu 3 cilt kitabın sayfalarını resim dosyaları haline dönüştürdüm. Her cildin sonunda ayrıca bir indeks var ve bu indeksi de kullanabilirsiniz.



Yazının bundan sonrası filigransız ve yüksek çözünürlüklü paftalar içindir:

Alman Mavilerinde 1/1000 ölçekli olarak hazırlanan paftaların 1/500 olarak detayları da mevcuttur. Linkler verilirken üstte 1/1000 ölçek ve açıklaması ile hemen altında 1/500 ölçekli detay listelenecektir. Genelde 4 pafta ile verilen detayların bazıları eksiktir. Ayrıca denizin girdiği bölümler çizilmediği için paftalarda atlamalar olmaktadır. Bu sizleri yanıltmasın.

1/1000 ölçekli paftaların tamamının yer aldığı google photos albümü şurada, 1/500 ölçekli paftalar ise şuradadır. Harita paftalarının genel çözünürlükleri 12 MP civarındadır. Sağ üstte yer alan information (i) işaretine tıklayarak detay görebilir; fare ile yakınlaştırma yapabilirsiniz. 

Üstte ana pafta, altta alt paftalar olmak üzere pafta pafta adresler:
  • Pafta: C6
      • C6/1 - Karacaahmet - Miskinler Tekkesi
  • Pafta: C8
      • C8/2 - Üsküdar Çinili
  • Pafta: D10 - Üsküdar İskele
      • D10/4 - Üsküdar İskele
  • Pafta: E15 - Beyoğlu Ciheti Dikilitaş
  • Pafta: E16 - Mecidiyeköy
  • Pafta: F10 - Fındıklı
  • Pafta: F12 - Taşkışla
      • F12/1 - Taşkışla
      • F12/2 - Taşkışla Alt Kısmı
  • Pafta: F13 - Maçka - Kağıthane
  • Pafta: F14 - Maçka
  • Pafta: G5 - Cankurtaran
      • G5/1 - Akbıyık - Cankurtaran
  • Pafta: G6 - Ayasofya - İshakpaşa
  • Pafta: G7 - Topkapı Sarayı - Gülhane - Taya Hatun
      • G7/1 - Gülhane Parkı - Taya Hatun
      • F7/3 - Arkeoloji Müzesi - Gülhane Parkı
      • G7/4 - Topkapı Sarayı Cephanelik
  • Pafta: G8 - Sarayburnu
  • Pafta: H5 - Küçükayasofya
      • H5/1 - Küçükayasofya - Kadırga
      • H5/2 - Küçükayasofya - Sultanahmet
  • Pafta: H6 - Divanyolu - Gedikpaşa
      • H6/1 - Divanyolu - Çemberlitaş
      • H6/2 - Sultanahmet - Molla Fenari
      • H6/3 - Kadırga - Gedikpaşa
      • H6/4 - Sultanahmet
  • Pafta: H7 - Cağaloğlu - Babıali - Hocapaşa 
      • H7/1 - Sultanhamam - Mercan
      • H7/2 - Sirkeci
      • H7/3 - Mahmutpaşa
      • H7/4 - Babıali - Cağaloğlu
  • Pafta: H8 - Eminönü Yeni Cami ve Çevresi
      • H8/1 - Eminönü Yemiş İskelesi
      • H8/3 - Yeni Cami, Rüstem Paşa
      • H8/4 - Sirkeci Eminönü arası
  • Pafta: H9 - Karaköy - Azapkapı - Şişhane
      • H9/1 - Azapkapı Şişhane Bölgesi
      • H9/2 - Galata Kulesi - Karaköy
      • H9/3 - Karaköy
      • H9/4 - Karaköy
  • Pafta: H10: Şişhane - Tünel - Tepebaşı - Beyoğlu
      • H10/1 - Şişhane - Kasımpaşa
      • H10/1-1 - Şişhane
      • H10/2 - Tepebaşı - Beyoğlu İstiklal Caddesi - Tomtom
      • H10/3 - Şişhane
      • H10/4 - Tünel-Galata Bölgesi
  • Pafta: H11 - 
      • H11/1 - Kasımpaşa Küçük Piyale ve Sururi
      • H11/2 - Beyoğlu Tepebaşı ve Kasımpaşa Arası
      • H11/2-1 - Tepebaşı
      • H11/4 - Tepebaşı
  • Pafta: J5 - Kumkapı
  • Pafta: J6 - Nişanca - Gedikpaşa
      • J6/1 - Laleli - Gedikpaşa arası
      • J6/1-1 - Kumkapı - Gedikpaşa
      • J6/2 - Beyazıt - Gedikpaşa
      • J6/2-1 - Beyazıt - Gedikpaşa
      • J6/3 - Nişanca
      • J6/4 - Gedikpaşa
      • J6/4-1 - Gedikpaşa
  • Pafta: J7 - Şehzadebaşı - Beyazıt - Süleymaniye
      • J7/1 - Şehzadebaşı Süleymaniye arası
      • J7/1-1 - Şehzadebaşı
      • J7/2 - Beyazıt Üniversite bölgesi
      • J7/2-1 - Beyazıt Üniversite bölgesi
      • J7/3 - Vezneciler
      • J7/3-1 - Vezneciler
      • J7/4 - Beyazıt Meydanı
      • J7/4 - Beyazıt Meydanı
  • Pafta: J8 - Süleymaniye - Vefa - Küçükpazar
      • J8/1 - Zeyrek - Unkapanı - Vefa bölgesi
      • J8/2 - Eminönü Kantarcılar
      • J8/2-1 - Unkapanı - Hal Arası
      • J8/4 - Süleymaniye - Kantarcılar
  • Pafta: J9 - Cibali - Unkapanı
  • Pafta: J10 - Cibali
  • Pafta: K5 - Davutpaşa - Katip Kasım
      • K5/1 - Davutpaşa İskelesi - Katip Kasım
      • K5/2 - Davutpaşa - Katip Kasım
  • Pafta: K6 - Aksaray Langa
      • K6/1 - Aksaray - Cerrahpaşa arası
      • K6/2 - Aksaray Meydanı
      • K6/3 - Aksaray Langa
      • K6/4 - Aksaray Langa
  • Pafta: K7 - Horhor - Saraçhane
      • K7/1 - Fatih Sofular
      • K7/2 - Horhor
      • K7/3 - Aksaray - Horhor
      • K7/4 - Horhor - Hoşkadem
  • Pafta: K8 - Fatih Camii ve Çevresi
      • K8/1 - Fatih
      • K8/2 - Fatih - Zeyrek arası
      • K8/3 - Fatih Merkez
      • K8/4 - Fatih Atpazarı
  • Pafta: K9 - Fatih Çarşamba
      • K9/1 - Fatih Çarşamba
      • K9/2 - Fatih Çarşamba
      • K9/3 - Fatih Çarşamba
      • K9/4 - Fatih Çarşamba
  • Pafta: L5 - Cerrahpaşa - Etyemez Arası
  • Pafta: L6 - Davutpaşa - Cerrahpaşa
      • L6/1 - Kocamustafapaşa- Çukurbostan
      • L6/2 - Haseki- Cerrahpaşa
      • L6/3 - Davutpaşa - Hekimoğlu Ali Paşa
      • L6/4 - Cerrahpaşa - Hobyar
  • Pafta: L7 - Fındıkzade - Aksaray
      • L7/1 - Fındıkzade
      • L7/2 - Fındıkzade - Etmeydanı
      • L7/3 - Fındıkzade - Çukurbostan
      • L7/4 - Fındıkzade
  • Pafta: L8 - Fatih Akşemsettin
      • L8/1 - Fatih Akşemsettin
      • L8/2 - Fatih Akşemsettin - Hüsrevpaşa
      • L8/3 - Yenibahçe Akşemsettin
      • L8/4 - Fatih Sarıgüzel - Yenibahçe
  • Pafta: L9 - Karagümrük - Hırkai Şerif 
      • L9/1 - Sarmaşık - Karagümrük
      • L9/2 - Karagümrük
      • L9/3 - Çarşamba - Keçeciler - Hırkai Şerif
      • L9/4 -Hırkai Şerif
  • Pafta: L10 - Edirnekapı - Kariye - Çarşamba
  • Pafta: L11 - Eğrikapı - Balat
      • L11/1 - Eğrikapı - Tekfur Sarayı - Tokmaktepe
      • L11/2 - Eğrikapı
      • L11/3 - Selma Tomruk
      • L11/4 - Molla Aşki
  • Pafta: L12 - Defterdar - Ayvansaray - Eğrikapı
      • L12/2 - Ayvansaray - Eğrikapı
      • L12/4 - Ayvansaray - Eğrikapı
  • Pafta: L14 - Sütlüce - Eyüp Haliç Kıyısı
  • Pafta: L15
  • Pafta: L16 - Eyüp Bahariyesi
  • Pafta: M3 - Yedikule
  • Pafta: M4 - Yedikule - Narlıkapı - Samatya
      • M4/1 - Yedikule Hacıevhad - Samatya
      • M4/2 - Samatya
      • M4/3 - Yedikule - İmrahor - Narlıkapı
      • M4/4 - Narlıkapı
  • Pafta: M5 - Kocamustafapaşa
      • M5/1 - Kocamustafapaşa - Sümbülefendi
      • M5/2 - Kocamustafapaşa - Sancaktar
      • M5/3 - Kocamustafapaşa - Hacıkadın
      • M5/4 - Kocamustafapaşa - Sulumanastır
  • Pafta: M6 - Silivrikapı - Kocamustafapaşa
      • M6/1 - Silivrikapı
      • M6/2 -  Altımermer
      • M6/3 - Silivrikapı - Kocamustafapaşa
      • M6/4 - Altımermer - Kocamustafapaşa
  • Pafta: M7 - Şehremini- Mevlanakapı
      • M7/1 - Şehremini- Saraymeydanı
      • M7/2 - Şehremini- Denizabdal
      • M7/3 - Şehremini- Yayla
      • M7/4 - Şehremini- Odabaşı
  • Pafta: M8 - Şehremini
      • M8/1 - Şehremini
      • M8/2 - Şehremini - Katip Muslihittin
      • M8/3 - Şehremini - Melekhatun
      • M8/4 - Şehremini
  • Pafta: M9 - Topkapı - Yenibahçe - Sulukule
  • Pafta: M10
  • Pafta: M11 - Eyüp Otakçılar Fethi Çelebi
      • M11/2 - Eyüp Otakçılar Fethi Çelebi
  • Pafta: M12 - Eyüp Otakçılar ve Eyüp Nişancası
      • M12/1 - Eyüp Otakçılar ve Eyüp Nişancası
      • M12/2 - Eyüp Otakçılar ve Baba Haydar
      • M12/3 - Eyüp Otakçılar ve Eyüp Nişancası
      • M12/4 - Eyüp Otakçılar Fethi Çelebi
  • Pafta: M13 - Eyüp Dökmeciler
      • M13/1 - Eyüp Dökmeciler
      • M13/2 - Eyüp Dökmeciler
      • M13/3 - Eyüp Dökmeciler
      • M13/4 - Eyüp Dökmeciler
  • Pafta: M14 - Eyüp Kasım Çavuş
      • M14/1 - Eyüp Kasım Çavuş
      • M14/2 - Eyüp Kasım Çavuş
      • M14/3 - Eyüp Kasım Çavuş
      • M14/4 - Eyüp Kasım Çavuş
  • Pafta: M15 - Eyüp Bülbüldere
  • Pafta: N3 - Yedikule
  • Pafta: N4 - Yedikule
  • Pafta: N5 - Silivrikapı
  • Pafta: N6 - Silivrikapı Bala Tekkesi
      • N6/2 - Silivrikapı Bala Tekkesi
      • N6/4 - Silivrikapı Bala Tekkesi
  • Pafta: N7 - Mevlanakapı
  • Pafta: N8 - Mevlanakapı Melek Hatun
      • N8-4 - Mevlanakapı Melek Hatun
  • Pafta: N13
  • Pafta: N14 - Eyüp İslambey - Rami
      • N14/1 - Eyüp İslambey - Rami
      • N14/2 - Eyüp İslambey - Rami
      • N14/4 - Eyüp İslambey - Rami

Eski Filmlerde İstanbul

$
0
0
Eski filmler ile İstanbul'da çekilmiş belgesellerden İstanbul manzaralarını içeren bölümleri kesip biçerek oluşturduğum videoları aşağıda paylaştığım 'Playlist'lere de ekliyorum. İki playlist ve liste oluşturdum. Yabancı filmler / belgeseller ile Yeşilçam Sineması. Aldığım kısımların sadece belge niteliği taşıyan görüntüler olmasına dikkat ediyorum. Liste yeni videolar eklendikçe sürekli güncellenecektir. Listede olması mümkün filmleri yorum kısmında belirtirseniz ve hatta mümkünse filme ait bir link eklerseniz, zamanı geldiğinde o filmi de işleme alabilirim. Gerek önerileri, gerekse kendim tespit ettiğim filmleri ve sahneleri dikkate alıyorum.

Araştırmalarımda bazen İstanbul görüntülerine sahip eski film isimlerine rastlıyorum ama filmlere ulaşamıyorum.

Bu videoların uzunluğuna göre çoklukla aynısı olmakla birlikte zaman zaman daha kısa bölümlerini aynı zamanda Twitter ve Facebook İstanbulium sayfasına da yüklemekteyim. Genel olarak videoların süresinde kolay izlenmesi adına 4 dakikayı aşmamaya gayret ediyorum. Twitter'da 140 saniye üst sınırı olduğu için eğer daha uzun olmuşsa Twitter'a özel ikinci bir versiyon hazırlıyorum. Eğer takipe alırsanız filmlere, filmdeki sahnelere ait diğer arkadaşların yorumlarına da erişebilirsiniz. Ayrıca bu filmler için oluşturduğum IMDB listesine toplu olarak ulaşabilirsiniz.

Filmlerin ismi üzerindeki link Youtube videosuna, tarih üzerindeki link ise Facebook videosuna gitmektedir.



Yabancı Film ve Videolar Listesi:


1. L'immortelle (1963) f1, f2, f3, f4
2. The secret of Stamboul (1936)
3. Tintin et le mystère de la Toison d'Or (1961)
4. Coplan FX 18 casse tout (1965) f1 f2
5. You Can't Win 'Em All (1970
6. Topkapı (1964
7. Five Fingers (1952
8. From Russia With Love * (1963
9. Murder On The Orient Express * (1974*) 
10. Istanbul (1957
11. La corne d'or (1964 Belgesel) 
12. Maître Galip (1964 Belgesel) 
13. Bosphore (1964 Belgesel) 
14. Byzance (1964 Belgesel) 
15. Istanbul (1964 Belgesel) 
16. Inshalla - Razzia am Bosporus (1964)
17. Kommissar X Drei grüne Hunde (1967)
18. America America (1963
19. Aurinkoranta  (1963 Belgesel) 
20. Estambul 65 (1965)
21. Coplan Saves His Skin (1968
22. Target: Harry (1969)
23. Simplon Orient Express (1956
24. İstanbul (Video) (1959)
25. İstanbul (Video) (1960

* Telif haklarından ötürü Youtube kaldırdığı için link verilemiyor. Facebook sayfasında bulunmaktadır.

Aşağıda göreceğiniz listede ise Yeşilçam filmleri yer alacaktır. Film üzerinde kendi hazırladığım videonun linki yer alacaktır. Bu sefer IMDB sayfası yerine filmleri genelde Youtube'da bulduğum için filmin Youtube linkerini vereceğim. Film sayfasında filme ait daha fazla detay bulunmaktadır. Bu detayları sayfaya taşımayacağım. Fimleri toparladığım Yeşilçam İstanbulu isimli IMDB listesine de bakabilirsiniz.

Yeşilçam filmleri listelerini işlem yaptıkça kaydını buraya aldığım için gördüğünüz liste kısa olabilir. Birkaç ay zarfında 100 civarı bir filmi rahatlıkla bulacağını düşünmekteyim. Filmlerde belirli bir sıralama yapılmayıp, işlem sırasına göre dizilmektedir.





Yeşilçam Filmleri Listesi


1. Bekçi Murtaza (1965) film
2. Kanlarıyla Ödediler (1955film

3. Kırık Çanaklar (1960) film
4. Kenarın Dilberi (1966) film
5. Leylaklar Altında (1954) film
6. Yangın Var: Eski İstanbul Kabadayıları (1960) film f1 f2 f3
7. İki Gemi Yanyana (1963) film
8. Üsküdar İskelesi (1960) film
9. Bir Şoförün Gizli defteri (1958) film
10. Bir Şoförün Gizli Defteri - 2 (1967) film
11. Sıralardaki Heyecanlar (1963) film
12. Ver Elini İstanbul (1962) film
13. Ah Güzel İstanbul (1966) film
14. Çapraz Delikanlı (1963) film
15. Çapkın Kız (1963) film
16. Acı Hayat (1962) film
17. Kanun Namına (1952) film
18. Şoför Nebahat (1959) film
19. Otobüs Yolcuları (1961) film
20. Beş Hasta Var (1956) film
21. Şoför Nebahat ve Kızı (1964) film
22. Mahalleye Gelen Gelin (1961) film
23. Gurbet Kuşları (1964) film
24. Cibali Karakolu (1966) film
25. Mahalle Arkadaşları (1961) film
26. Mahallenin Namusu İffet (1953) film

27. Aşka Kinim Var (1962) film
28. Gönül Kimi Severse (1959) film
29. Gecelerin Ötesi (1960) film
30. Can Mustafa (1960) film
31. Bilen Kazanıyor (1965) film 
32. Ümitler Kırılınca (1962) film
33. Anası Gibi (1957) film
34. Öldüren Bahar (1962) film
35. Kızıl Vazo (1961) film

Berggren'in Bir Fotoğrafından Çekim Noktası Tespiti Hikayesi

$
0
0
Aslında Guillaume Berggren'in bu fotoğrafına dair tespiti Facebook'taki Oldist grubumuzda uzun dönem önce yapılmıştı. Twitter'da bu fotoğrafa dair bir paylaşımda sorulan "bugün aynı noktadan aynı manzarayı çekebilir miyiz" sorusu üzerinden çekim noktası gündeme geldi ve müdahil oldum. O yazışmalarda neden orası olamayacağına dair savlar sonrası konu gündemimizde kaldı ve nokta tespitini iyice netleştirmek adına bazı çalışmalar yaptık. Elbette ilk başta yanılmış olabilirdik. Aslında tespiti netleştirme çalışmalarını bu işin artık uzmanı olan Selman abi yaptı. Ben sadece paylaşımda bulundum.

Sonrasında düşününce bu çalışmaları örnek bir vaka olarak paylaşma fikri doğru geldi. Daha evvel pek çok eski fotoğrafla alakalı benzer tespitlerimiz oldu. Bazen atılan farklı görüş bizim fotoğrafa daha fazla eğilmemize neden oldu. Maksadımız kişileri haksız çıkarmaktan ziyade açık bir nokta bırakmadan doğrusunu tespit etmek. Çekim noktasını kesinleştirmek adına evvela kendimizi ikna etmek için fotoğraftaki pek çok detaya dikkat ettik; değişimi analiz etmek adına, başka eski fotoğraflar, eski ve yeni haritalar, günümüz fotoğraflarını kullandık. Yetmedi, Selman abinin bölgeye gidip yerinde gördüğü de oldu. (Ben uzak olduğum için katılamadım)


Twitter yazışmaları sonrasında ortaya çıkan çizimleri kullanarak sadece tespit için neler yaptığımızı yazmak adına bir sebep oldu. Bir fotoğrafın çekim noktası tespitinde neler yaptığımıza dair bir örnek oldu.


Elbette aynı noktadan fotoğraf çekme olanağı varsa yahut çekim noktasına yakın sağlam bir referans noktası varsa ne alâ. Hiç uğraştırmıyor o tip fotoğraflar. Ama bazen tüm bunlara rağmen fotoğrafa giren binalar, bölgelerdeki değişim de bizi şüpheye düşürebiliyor. İlk anda emin gibi görünsek de, uymayan bazı şeyler nedeniyle yine haritalara, fotoğraflara başvurabiliyoruz.


Peki Konum Tespiti İçin Neler Yapıyoruz?

Evvela fotoğrafta bulunan günümüze de gelebilmiş eserlerden referans noktalarını dikkate alarak üzerlerinden geçen çizgiler çiziyoruz. Aşağıdaki görüntüler aynı noktadan çekildiğini düşündüğümüz 2 ayrı fotoğraf için çizilmiştir. İlk fotoğrafın büyük hali şuradandiğer fotoğrafı şuradan görebilirsiniz. Bu çizgiler belirli bir noktada kesişiyorlar ve bu kesişme noktası bizim çekim noktasına en yakın noktalardan birisi oluyor.


















Acaba yanılıyor muyuz? Daha önlerden bir noktadan çekilmiş olamaz mı? Çünkü o topografyada ön kısımda yine bir yükseklik bulunuyor. Bahse konu fotoğrafın büyük halini açınca göreceksiniz ki hemen ağaçların ardında 2 tane minare silüeti görünüyor. Selman abi bunları da tespit ederek bana şu çalışmasını gönderdi.








Daha önceden bir başka fotoğrafta çekim noktası olarak düşündüğümüz binayı gösteren fotoğrafı da koyalım.

















Fotoğrafta hemen sol altımızda görülen serviler Özbekler Tekkesi haziresinde. Tekke binası günümüzde kısmen biraz daha farklı.

Mihrimah Sultan Camii aslında kadrajımızda ama ağaçlardan dolayı görünmüyor. Sahildeki minare bugün olmayan Adliye Camii'ine ait. Sol kısma doğru giderek Rum Mehmet Paşa, daha sol ve ilerisinde Ayazma Camii, geride iki minaresiyle Valide Camii, soluna doğru Abdi Efendi, Gülfem Hatun camileri ile Mimar Sinan Hamamı, sola doğru geldiğimizde sadece minaresini gördüğümüz Kara Davut Paşa Camii ve ilerisinde daha büyük görünen Aziz Mahmut Hüdai Camii. 

Ağaçların arkasında, yapılan çalışmadan da görebileceğimiz Mirzazade ve Abdülbaki Efendi Camileri bulunmaktadır.


Not:
İzin almadığım için twitter mesajına link vermeyeceğim. Sadece katkılarda bulunan herkese teşekkür ederim. Bu paylaşım sebebiyle çok keyif aldığımız tespitlerde bulunduk.
Viewing all 63 articles
Browse latest View live